11. Bölüm ║ Özçekim

6.9K 1K 220
                                    

♥ Keyifli okumalar diliyorum.♥

••• 11. Bölüm║ ÖZÇEKİM •••


Omuz hizama kadar eğildiğinde ellerimi boynuna dolayıp sarıldım.

''Teşekkür ederim.'' Kulağına doğru yaklaşıp ekledim. ''Bu sefer hayatıma girdiğin için.''

Yaklaşık on saniye öyle kaldıktan sonra boynuna sardığım ellerimi tutup geri çekildi.

''Platonik olmuş bir Meva görüyorum sanki,'' 

Pla-platonik?

Beyefendiye yüz vermeye de gelmiyordu, bir şey için teşekkür etmek ne zamandan beri platonik göstergesiydi. Fazlasıyla mantıksız.

Kurumuş dudağımı dilimle ıslattıktan sonra, ''Ne alaka?'' diye konuştum.

Bir insana karşı şükranını dile getirmek, benim açımdan kötü bir şey değildi, ki arkadaşça yaklaşımım karşısında yanlış anlaşıldığımın da farkına varmıştım.

''Ya şaka yaptım, hem bir şey söyleyeceğim.''

Başımı sağa sola salladım 'ne var' dermişcesine.

''Baya vakit geçiriyoruz, bu zaman içinde de sana fazlasıyla alıştım. Basketbol sahasında sana öyle dememin sebebi de buydu. Hayatıma öyle çok insan alan biri değilim, aldığım insanlara da fazlasıyla değer ve fedakâr davranıyorum istemsizce.''

Şimdi anlamıştım neden öyle dediğini, fazla değer ve fedakârlıklar yaptığı için bir müddet sonra da kaybetme korkusu oluşuyordu kendisinde, ve bunu bana da yansıtmıştı.

''Yani demem o ki, seni tanımak istiyorum.''

Bunu söylerken gözleri gözlerimdeydi, gözlerinin içi ay ışığı misali parlıyordu.

Doğruyu söylemek gerekirse ben de onu tanımak istiyordum, hakkında bildiğim tek şey yaşı ve ismiydi. Onun dışında hiçbir şey bilmiyordum. Dediği gibi insan değer verdiği insanın bilmek istiyordu, içini.

Rüzgar sebebiyle dalgalanıp yüzüme gelen saçlarıma aldırmayarak, ''Öyle pek bilinecek bir şeyim yok ama seni tanımak isterim tabii ki.'' dediğimde o yine gözlerini devirmişti. Bu da iyi alıştı göz devirmeye, ruh hastası. 

Gerçekten bilinecek bir şeyim yoktu, neyi anlatacaktım? Elimde olsa sabah akşam mantı yemek istediğimi mi?  Brokoliden nefret ettiğimi ama annemin yinede 'hatırım için' diye diye hepsini yememi sağladığını mı? Yoksa içinde kendime ait anılar biriktirdiğim kitaplarımdan mı bahsedecektim?

Yaşadığım onca yıl boyunca kendime kattığım tek şey, kitaplardı. Onun dışında bomboş, hiçbir vasfı bulunmayan bir imaj çizmiştim kendime. Böyle olmak zorunda değildi, ben kendi ellerimle benliğimi itmiştim o kara deliğe.

Kendine bir gram güveni dahi olmayan, umutsuzluklarla dolu bir vaka.

Çok gülünç değil mi? Bana fazlasıyla gülünç geliyor çünkü.

Böyle olmayı kendim seçmemişim gibi hissettirmeye çalışıyordum, bunu aşılıyordum içimdeki Meva'ya. Sanki hayat beni bu raddeye getirmiş gibi kendimi avutuyordum. Ama öyle değil işte, bir insan kendini ne kadar severse o kadar mutlu oluyormuş. 

Bugün fark ettiğim bir şey daha vardı, hayatımda hiçbir şey olması gerektiği gibi değildi. Böyle olmayı kendim seçmiştim çünkü, bir şeyler olup bitiyor ama ben sadece sandalyemde oturup seyredebiliyordum.

UMUTSUZ VAKA  ღ uçmayı bilmeyen kelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin