14. Bölüm║Kırgınlık

10.8K 991 274
                                    


♥ Keyifli okumalar diliyorum. ♥

••• 14. Bölüm║ KIRGINLIK•••


''Şş, açıklama yapmana gerek yok.'' dediğinde lafımı yutmuştum anlayacağınız. Çok ciddiydi şuan, iliklerime kadar hissetmiştim ciddiliğini.

''Senden hoşlanıyorum, Meva.''

Boğazımdaki düğüm kendini derin bir yutkunuşla özgür bırakırken yaşadığım şaşkınlıkla birlikte Tolga'ya bakıyordum. Tolga'nın da benden farksız göründüğü pek söylenemezdi. 

''Ne dedin, ne dedin?''

Hayır, bu cümleyi ben değil Tolga kurmuştu. Bana karşı zaten bir hayli sahiplenici tavrı, şuanda daha da beter bir hal aldığına emindim. Biçimli kaşları çattığı için dümdüz bir çizgi oluştururken benimkinin aksine fazlasıyla dolgun olan alt dudağını dişleri arası hapsetti. 

Barkın ise söylediği şey hafife alınır bir itirafmış gibi tekrar ettiğinde, telefonun yüzüne kapanması bir olmuştu. 

Hayır, bunu da ben yapmadım. Yine Tolga'ydı.

Odanın içinde hapishane ağası gibi bir gidip bir gelirken elinde sıkmış olduğu telefonum tekrar melodik bir biçimde çalmaya başlamıştı. Ekrana dahi bakmaya tenezzül etmeksizin direkt kulağıyla buluşturdu.

''Hem ablama aşk itirafı yapıyorsun benim yanımda, hemde yüzsüz yüzsüz yine mi arıyorsun? Abi dedik bağrımıza bastık, olanlara bak.''

Sinirle boğazından püskürttüğü kelimeleri  kurduktan sonra bir süre sessizce bekledi, sonrasında umutsuz, donuk bakışları beni buldu. Çimen yeşili gözlerini gözlerimden ayırmadan karşı taraftan gelen sesle birlikte irkildi.

''Baba.''

Baba mı?

Babam mıydı arayan? 

Şimdi ciddi anlamda bitmiştik. Ben ve Barkın.

Tolga birkaç bir şey daha mırıldanıp, babamı onaylayan sesler çıkardıktan sonra telefonu yatağa doğru yatay biçimde hafifçe attı, tek eli direkt boynuna gitmişti. Kendine masaj yapar gibi boyun girintisini narin bir biçimde sıktı.  Eliyle boyun girintisine masaj yapmaya devam ederken, ''Babam baya sakin görünüyordu. Akşam korkmamızın gerekli olduğunu düşünüyorum şu an.'' diye ekledi gayet sakin, hiçbir şey olmamış gibi çıkan sesiyle. Onun yüzünden başım belaya girmişti, birde rahat rahat konuşabiliyordu.

Onu takmamaya çalışarak, ''Yardım eder misin sandalyeme geçeyim?'' dedim dediklerine karşılık soruyla cevap verirken. Yapacak bir şey yoktu, Barkın'ı arayıp durumu anlatmam da lazımdı. En az bir buçuk iki yıl babamın gözüne gözükmese, babamın şu anki durumu unutma ihtimali olabilirdi. Sadece bir ihtimal. 

 Tolga üç büyük adımda yanıma ulaşmış, tek kolumu omzundan geçirip boynuna dolarken ellerini de belime yerleştirmişti. Kas kıvılcımları dahi olmayan cılız kollarıyla cüssemi kaldırıp malum sandalyeme yerleştirdi.

Keşke bir mucize olsa, bir an dahi olsa adım atabilmek.

O an ki mutluluğu yaşamak için, her şeyimi verebilirdim. Şu dünyaya gelip, yaşayıp, bir adım dahi atamadan gitmek istemiyordum. Ayakta dimdik durup aynanın karşısında gözlerimdeki parıltıyı görmek istiyordum, şu anki solgun bakışları değil.

UMUTSUZ VAKA  ღ uçmayı bilmeyen kelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin