4. Bölüm "Hiçbir şey olmamış gibi"

18.5K 1.3K 253
                                    

"Ve her şey açıklığa kavuştuktan sonra hayatıma aynı şekilde kaldığım yerden devam edecektim."

Oraya gitmeden önce söylediğim şey tam olarak buydu. Şimdiyse hiçbir şekilde olanak vermediğim bir durumun içinde bulmuştum kendimi. Bir çeşit, Tanrıyı güldürmek istiyorsan ona planlarından bahset vakası. Ne olduğunu anlayamadan gerçekleşmişti her şey ve anlayamadan sayemde son bulmuştu.

Kendimi acilen yurt kapısından içeri atmış, odama çıkmak için gözetmensiz bir yerler arıyordum. Resepsiyonun tam önünden geçerken masanın içinden fırlayan adam korkuyla olduğum yerde zıplamama neden oldu.

"Tanrı aşkına altıma bırakmamı filan mı istiyorsun?"

"Üzgünüm evlat, etrafta kimse yokken acele et." Eliyle merdivenleri işaret ediyordu.

"Teşekkürler." Konuşkan havamda değildim. Arkamı dönüp doğru merdivenlere yöneldim. Etraf sessizdi ve üst katlardan gelen bir kaç tıkırtı dışında bir canlılık göstergesi bile yok sayılırdı.

"Channie nerde? Birlikte olmanız gerekmiyor muydu?" Kapıya ve tekrar bana bakıp sordu.

"Geliyor."

Yani sanırım geliyordu. En son sadece dikiliyordu. Sonra hızlı adımlarla geri döndüğüm için bilmiyordum.

O sırada tam gidecekken vazgeçip resepsiyona geri yürüdüm. Şu anki odam konusunda bir şeyler yapmayı geçirdim aklımdan. Başka bir oda yada bir şekilde uzakta bir yerler.

"Yurttaki tek boş oda benden önce orası mıydı?"

"Evet, neden soruyorsun?" Tek kaşını kaldırıp merakla yüzümü incelemeye başladı. Bir yandan elindeki anahtarları çevirip kulak tırmalayıcı sesler çıkarıyordu.

"Yani şu an başka boş oda yok mu?"

"Neden? Artık o odada kalmak istemiyor musun?

"Unut gitsin."

Yeniden arkamı dönüp merdivenlere yöneldim. Cevap vermekten daha fazla soru soruyordu ve şu an tek bir kişiyle daha konuşmak istemiyordum.

Odanın kapısını açıp içeri girdim. Zaman kaybetmeden valizden pijamalarımı bulup ortadan kaybolmalıydım. Ceketi hala üstümdeydi. İlk olarak onu çıkardım. İkiye katlayıp yatağının başına bıraktıktan sonra bol pijamalarımı çıkarıp aceleyle üstümdekileri değiştirdim. Işığı bile açmamıştım. Telefonumla yatağın içine girip yorganı başıma kadar çektim.

Bir gün içinde bu kadar şey fazlaydı. Bakışları hala gözümün önünden gitmiyordu. Dünya üzerinde köpekler dışında beni sevebilecek kimsenin olmadığına inanırdım. Ama yine de şanslı olduğum konusunda şüphelerim vardı. İlk olarak korkaktım. Yıllardır kimseye o kadar yakın olmadığım için vücudum o tarz bir tepki vermiş olmalıydı. Yoksa hayır, hayır bu sadece refleksten ibaretti.

Gözümün önünde dakikalardır son olanlar canlanıyordu. İkiye ayrılmıştım. Ellerimi tuttuğundaki sıcaklığının hissettiğim en iyi şey olduğu gerçeğiyle içimde ona yaklaşmak istemeyen tarafın girdiği savaşın ortasındaydım. Ağzım sanki bedenimden ayrılmışcasına tek kelime edemiyordu. Sadece saatler önce tanıdığım o insanın en yakınında olmak isterken, ondan nefret ediyor gibi davranmıştım. Yüzünü aklımdan atamıyordum. Ellerimi çektiğim anki bakışlarını, hareket etmeden öylece duruşunu unutamıyordum. Söylemek istediğim o kadar şey arasından tek bir lanet kelime edememiştim. Tek yaptığım ahmak gibi kaçmaktı. Şu aptal, zamana ihtiyacım var saçmalıklarından bahsetmeyi bile becerememiştim. Belki de hayatım boyunca lanet varlığımdan mutluluk duyacak tek insanı kırmıştım.

Channie SaysHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin