30. Bölüm ║''Öldürmek kolaydı, peki ya yaşatmak?''

En başından başla
                                    

''Barkın'la yolda kalmak, ölmeden önce herkesin yaşayacağı bir durum galiba.'' 

Dalga geçerek söylediği şeye Barkın'da gülmüştü. Bulut'ta mı Barkın'la birlikte yolda kalmıştı? Herkesle böyle sorun yaşayan biriyse yolda kalma olasılığı zaten çok yüksekti. Taksicinin telefonunu camdan dışarı fırlatıp hiçbir şey olmamış gibi birde inmek istemişti. Yaptığında haklıydı, aracın plakasını almasının da ne gibi bir sonuçlar doğuracağını merak ediyordum.

Bulut bana doğru yaklaşıp, ''Sizin yüzünüze niye nur inmiş gibi duruyorsunuz?'' diyerek yüzüme doğru yaklaştı. Ben de dik dik suratına bakarken, ''Gerçekten öyle mi duruyorum?'' demiştim. Bulut'la birbirimizin yüzünü inceliyorduk. Barkın'ın ki gibi kıvırcık saçları vardı lakin saçları çok olduğundan bonus gibi görünüyordu. Yüzü Barkın'a çok benziyordu. Farklı olarak Bulut'un çilleri vardı, tatlı gözüküyordu.

Barkın'ın, ''Biz Meva'yla bu kadar yakınlaşmadık şu zamana dek.'' diyerek Bulut'u işaret parmağıyla alnından itmesi sonucu incelememiz sona ermişti. Bulut somurtarak Barkın'a baktığında gülümsedim. İkisi de birbirinden deliydi. 

Bulut arabaya doğru ilerlerken Barkın'da tekerlekli sandalyemin arkasına geçerek ilerletmeye başlamıştı. Kulağıma doğru eğilerek, ''Bu aralar çok fazla sınanıyorum, Allah'ın sevdiği kulu muyum neyim cidden.'' diyerek başını gökyüzüne çevirerek bir şeyler söylemişti fısıltıyla. Duyamamıştım.

Arabanın yanına yaklaştığımızda tekrardan rutine binmiş gibi önce beni sonra tekerlekli sandalyemi arabaya yerleştirdiler. Barkın tekrar arka koltukta, yanımda yerini alırken Bulut'ta şoför koltuğuna geçti. 

''Şu koskoca adama bir ehliyet aldıramadık.''

Merakla, ''Neden alamadı?'' diye sordum. Barkın'a sorsam belki söylemeyecekti. Sabah kişisel sebepler olduğunu vurgulamıştı. Kişisel ne sebebi olabilirdi ki? Ehliyet alamamak için ya çok beceriksiz olmak ya da fobisi falan olması gerekliydi. Bilemiyordum.

Bulut önce bir kahkaha patlatarak benimde gülmemi sağladı. Gülüşü o kadar tatlıydı ki insan gülmeden edemiyordu. Barkın'a dönüp baktığımdaysa somurtarak camdan dışarıyı izlediğini gördüm. Gülüşüme son vermemi sağlamıştı. Dalgaya alınmaktan hoşlanmıyor, hayır hayır, nefret ediyor gibiydi. 

''Ben sana Barkın'ın olmadığı bir gün anlatırım.'' diyerek tekrar bir kahkaha daha patlattı. Başımla onayladım yalnızca. Buğulunan gözlüğümü elime alıp üzerimdeki kazağın etek kısımları sayesinde temizledim. Gözlük kullanmak kadar kötü bir şey varsa o da soğuk ve nemli havalarda gözlük kullanmaktı. Net.

O son cümlelerden sonra bir daha uzun bir süre konuşmamıştık. En sonunda Bulut tekrardan bir soru sorarak sessizliğin dağılışını sağlamıştı.

''Nasıl tanıştınız? Hep merak etmiştim ama soramadım.'' 

Barkın'la birbirimize baktık öylece. Öyle ifadesiz bir bakıştı bu. Nasıl tanışmıştık? Tanışmış mıydık? Adlandıramıyordum. Bana göre kaderin bir araya getirmesinden başka bir şey değildi. Sanki hayatıma girmesi gerekmiş ve girmiş gibiydi. 

Her şeyden çok, onca yılı onu beklemek için yaşamış gibi hissediyordum. Geçmişim çok boştu. Kendime bir şeyler katmaktan ziyade oturduğum bu sandalyede yıllarca ona denk gelmeyi beklemiş gibiydim. Bana inanç olan, umut olan, hayat olan kişi oydu. 

Barkın oturduğu koltukta arkasına yaslanarak yüzüne o çok sevdiğim gülümsemesini yerleştirdi, sonra ekledi.

''Alnımızdaki yazıları bir tek ben görebiliyorum sanırım. Aksi takdirde bu soruyu sorman çok saçma. Neyse, cevaplayayım. Yıllarca ailelerimizin tanışmasına rağmen biz birbirimizden habersizdik. Ben dünyada Meva adlı birinin olduğunun bilincindeydim.'' dedikten sonra Bulut'la beraber gülmüşlerdi. Çok sağol ya, beni bilmen ne büyük lütuftu böyle.

Gülüşüne son vererek konuşmasına devam etti.

''Ben Meva'ya hastanede kaldığı zamanlarda, o iki aylık süreçte, sürekli ziyaret ediyordum. Ama nasıl vicdan azabı çekiyorum, kalbim yerinden sökülecek utanmasa. İşte bir gün sabah kalktım staja gidecektim. Yeni başlamıştım o sıralar. Meva'nın uyandığını öğrendim. İçimi bir huzur kaplamıştı. Direkt hastane yolunu tuttum tabii, staj falan umrum dışı. Ben gittiğimde uyuyordu. Annesiyle tartışmıştık. Beni hiç sevmiyordu da affetti sonradan sanırım. Bu aralar aramız iyi.'' 

Bana bakarak kafasını aşağı yukarı sallamıştı. Gülümseyerek, ''Evet, şu an da baya iyiler.'' demiştim. İçi rahatlarcasına derin bir nefes aldı, sonra devam etti. 

''Sonra Meva uyanmıştı. İşte o an.. o anı ölsem de unutamam. O kadar güzeldi ki. Bir anda nutkum tutulmuş gibi hissettim. Kalbim beynimde falan atmaya başlamıştı. Tabii, üstün oyunculuğum sayesinde hiçbir şey çaktırmadım. Sadece hep yanında olmaya çalıştım. Bir süre sonra onunla ne kadar vakit geçirmek istediğimi fark ettim. Her gün yatmadan önce Meva'yla yapılacaklar listesi oluşturacak kadar kafayı yemiştim.'' deyip eliyle kafasını okşadı. 

Bulut ışık hızında arabayı sağa çekerek koltukta arkasına döndü.

''Geçmiş olsun, sırılsıklam aşık olmuşsun kardeşim.''


•••

BÖLÜM SONU!

İki gün sonra Barkın ve Meva aşkının 1. yılı. ♥ 

Hepiniz çok güzelsiniz, gelen bütün güzel yorumlar için teşekkür ederim. Bir yıldır hiç kötü yorum almadım. Beni çok mutlu ediyorsunuz. Hep benimle, Barkın ve Meva'yla kalın. ♥

Gününüz çok güzel geçsin..

UMUTSUZ VAKA  ღ uçmayı bilmeyen kelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin