Bölüm 38

8.2K 555 157
                                    

Şaka yapıyordu değil mi? Beni eve bırakıp gitmeyecekti. Ateş kapının önüne valizi bırakırken bir kez daha Ateş, demiştim. Yolda olduğu gibi sesimi duymamazlıktan gelince gerçekten sinirlenmiştim. O benim kocamdı ve bu kadar vurdum duymaz olamazdı. Onun lügatına da mizacında tersti. Çekip gideceği sırada önüne geçerek gitmesine engel oldum. Bana o an kocam gibi değil bir el gibi nefretle bakmıştı. O bakışıyla kal gelmiş gibi yutkundum.

"Yine neyin derdindesin amacın yalnız kalmak değil mi? Kal... Hatta istersen başka yerde de kal. Hatta ve hatta istersen yine babanlara gidip kocam yurt dışına gitti de. Sana inanmazlarsa bana söyle nede olsa safın önde gideniyim ya ailene senin için yalanda söylerim."

"Bu söylediklerin çok fazla değil mi?"

"Şu hayatta sana hiçbir şey fazla değil Selda Hanım hiçbir şey fazla değil." Ateş ilk defa böyle bakıyordu. Onu rezil ettiğimde dahi böyle ölümcül bakışlar atamış ya da ilk defa bakışlarının benim için anlamı oluvermişti. Ateş benden cevap alamayınca çekip gitmişti.

Bu defa ardından ağzımı açıp tek kelime etmemiştim. Karnımda ince bir sızı hissedince elimi karnıma götürdüm. Söyledikleri çok zoruma gitmişti. Haklı olduğunu biliyordum.Sonuna kadarda hak veriyordum ben iyice zıvanadan çıkmıştım. Kendi yalanlarımla dahi kendimi kandırır hala gelmiştim. Elimi bu defa da sızlayan kalbime götürdüm.

İşte bu... İşte bu kalp sancısının bende bir tarifi bir kalıbı yoktu. Kocam gitti diye canımın yanmasının bir anlamı olmalıydı. Aklım ve kalbim neden birbiriyle çelişiyordu. Eksiden aklımla hemfikir olan kalbim bu defa bana ihanet ediyordu. Aşk diyor başka bir şey demiyordu. Yürek sızım derinleşince gözlerimden yaşlar akmaya başladı. İnsanlar neden beni anlamak istemiyordu. Kardeşleri olmadıkları için duygularıma anlam veremiyorlar mıydı? Empati yeteneklerini mi kaybetmişlerdi. Yeryüzünde ailenden birini can parçanı kaybetmeden daha büyük bir acı var mıydı?

Zaman acıları külleştirsede küçücük bir kıvılcım tekrar harlanmasına yetiyordu işte. Kocaman kardeşimin katili olmasa ona da kendime de bu kadar ızdırap çektirir miydim? Bunca acıyı ikimize de hak görür müydü? Ayakta duracak takatim kalmayınca etrafıma bakıp kapıya doğru yürümüştüm. O geceyi yalnız bir başıma düşünerek geçirdim. Sabaha ölü gibi kalktığımda kahvaltımı yapıp tekrar uyudum. Uykumdan Kübra kaldırarak akşama Dinçer Beylerin geleceğini söylemişti.

Bende sırf onlar gelecek diye güç bela odama çıkıp üstüme adam akıllı bir şeyler gitmiştim. Dinçer Beylerden sonra Ateş de gelerek yemeğe katılmıştı. Bana sürekli şekilde sorular yönelttiklerinde keyifsizce cevaplar verdim. Ateş de soğuk nevale gibi yemek boyunca somurtup durmuştu. Dinçer Beyler kahvelerini içtikten sonra ben dinleyeyim diye erkenden kalkmışlardı. Onların hemen ardından Ateş bir şey söylemeden bahçeye çıkmış beş dakika sonra da gitmişti.

İçimdeki acı derinleşirken o geceyi de bir başıma geçirdim. Bu defa sabah kalmak yerine öğlene kadar uyuyup birde kahvaltımı yapmıştım. Büşra da mesai bitiminde beni ziyarete gelerek keyfimi yerine getirmek için elinden geleni yaptı. Yüzümde mimik oynamazken saatler içinde Okan ve Ateş de gelmişti. Anlaşılan Ateş Bey yalnızca misafirler geldikçe bu eve uğayacaktı. Büşra ve Okan akşam yemeğinden sonra izin isteyerek gittiler. Onların ardından Ateş de kalkmıştı ki bu defa izin vermedim.

"Nereye gidiyorsun?"

"Senin için önemli mi?"

"Ateş ben senin karınsam sende benim kocamsın. Ben her gece evden gitsem bana aynı soruyu yöneltmez misin? Şimdi söyle nereye gidiyorsun?"

"Sana sorsam da yalan söyleyeceğin için fark etmez. Ama ben sen değilim. Ve merak etme çokta uzağa değil Selim'lere gidiyorum. Artık iznin varsa gidebilir miyim?"

İNTİKAM ATEŞ'İ 🚬 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin