❄30❄

963 90 31
                                    

Ağaçtan düşen yaprağın havada süzülüp takla atarak yerle buluştuğunda dudağımı büzdüm. Dalından düşen yaprak yere inerken bile yoluna engel çıkıyordu. Hem düşmesi için daha zamanı vardı, yemyeşildi oysa ki.

Zamansızdı, haksızlıktı. 

O yaprağın daha ağaçta kalması gerekiyordu, tutunması gerekiyordu. Çünkü o yemyeşildi. Onu ne dolduran bir şey vardı ne çürüten başka bir şey. Rüzgar, onun için çok şiddetliydi. Rüzgar onun en büyük düşmanıydı bana göre. 

İyi ama benim düşmanım kimdi? 

Kime göre bana düşman vardı?

Yemyeşil yaprak yere düşmeyi hak edecek ne yapmıştı? Oldukça sağlıklıydı ve çevresine bir zararı yoktu.

Peki ben uçurumun kenarına gelmeyi nasıl hak ettim.

Ne yapacaktım ben uçucurumun kenarında?

Biri beni itecekti, biliyorum. İttiğinde ne olacaktı?

Düşecek miydim?

Yoksa kanatlarım mı olacak uçacaktım?

Kanadım kim olacaktı?

"Rosé'm" iki omzumu sıkıca saran arkadan önüme sarılan kollar beni iki yana salladı. Enseme değen sıcak nefes tüylerimi dikleştirmiş içimi hoplatmıştı. Buna sevinmem gerekiyordu. 

Jimin bana sıkıca sarılıyordu, bana kuzen olarak değil, bir sevgili olarak sarılıyordu. Aslında daha önceki bana sarıldıklarının arasındakinden şimdikinin bir farkı yoktu. O zamanda mı bana duygularla sarılıyordu?

O zamanlarda seviyormuş, aynı duygula. Fakat o zamanlar korkarak sarılıyordu. Doyamama korkusuyla. Şimdi ise yine doymuyordu biliyorum ama istediği zaman sarılacak kadar yanındaydım artık. 

Küçük de olsa bir fark vardı, ama ne fark ederdi.

Şimdi elimi uzatsam dokunacağım, onun içini huzurla dolduracağım, kendimin aksine.Çünkü içimde hapsolan bir mutluluğum vardı. 

Jimin benimdi, bunu bilmem mutlu olmama yetmeliydi. Yetiyordu, düne kadar. 

Kuşkuluydum, endişeliydim. 

Benim yüzümden Jimin'e zarar gelecekti . Bu gözle görülür dereceydi. 

Ben bunu mu kabullenmiştim. Biz ne olursa olsun sonucu bilerek kabullenmiştik.Ama bu şekilde olacağını kim tahmin ederdi?

Mi Cha'nın gerçek kimliğini üstlenmiş bütün gün derse girmeyip bankın üzerinde oturmuş Jimin'i beklemiştim.Jimin gelmişti , fakat neden yanında huzuru getirmedi?

"Ne düşünüyorsun bebeğim" bu cümleyi duyana kadar Jimin'in gözlerinin içine baktığımı fark etmemiştim.

Gözlerinde mi kayboldum , yoksa düşüncelerimde mi ?

"Hiçbir şey " yere baktığımda önüme gelen saçımı kulağımın arkasına aldım. 

"Erken çıkmışsın? Zilin çalmasına..."elindeki telefona baktı ve bana döndü. " 2 dakika var ve 2 dakikadır bu şekilde oturuyoruz"  Ne demek istediğini anlamıştım.

"Hoca sözlü yaptı, bitirenler çıkabiliyordu" 

Ne kadar inandırıcı bir yalan. Ben bile kendimi kandıracaktım. 

Cʀʏsᴛᴀʟ Sɴᴏᴡ ❄ Park Jirosé ✔حيث تعيش القصص. اكتشف الآن