"Ne alacağız ya onlar bizi pikniğe davet etti, bugün iğne bile kaldırmam her şeyi yapsınlar...Işin ucunda yemek olmasa gitmezdim bile onlara hala çok kırgınım." Ateş'in bana baktığını hissedince son cümleyi dışımdan söylediğimi fark ettim.

Ateş akıllıca bu konu hakkında yorum dahi yapmadı. Biliyordu ki ağzını açınca bu işin ucu ona da dokunacaktı. Beni ekstradan enerji harcatıp kovuşturmadıği için hanesine artı atıyorum.  Ve sonra ne yapıyorum beni öptüğu için o artıyı hemen siliyorum.

Beş on derken midem biraz daha birime yaptıştı. Şükür ki ormanlık alana girince geldiğimizi hissettim. Ateş biraz daha yukarıya çıkarken pencereyi açıp o güzel dağ havasını içimde çektim.  Yeşilik kuş sesleri, toprağa bile hasret kalmıştım.

"Arabayı buraya park edelim ilerde yer yok diye biliyorum." Kendi konuşup kendi park edince bir şey söylemedim. Bugün pazardı ve şu saatte bile insanlar vardı. Ben etrafa bakınırken Ateş de inerek bana elini uzattı. Sorgusuz sualsiz yanına giderek uzattığı elimi tuttum.

"Alo Selim, biz geldik... Tamam, biliyorum..."

Ateş telefonu kapatınca gidelim demişti. Burası gercekten harika içim huzur dolmuştu. Şuan ruhumu pamuk gibi hissediyordum. Biraz ilerleyince karşımıza Selim çıktı.

"Selim, kahvaltı hazır mı?"

"Sana da merhaba yenge ve hayır bizde yeni geldik. Henüz hiçbir şey hazır değil." Burnumun direği sızlayinca dudağımı büzüp Ateş'e döndüm.  Saniyesinde gözlerimde  yaşlar akınca Ateş hayrete düşmüştü.

"Ateş kahvaltı hazır değilmiş ben sana arayalım dedim, biz çok açız dedim. Sen beni dinlemedin sen bizi hiç sevmiyorsun...."

"Aman Allah'ım..."diyen Ateş beni kollarının arasına alırken iç çekip daha çok ağlamaya başladım.

"Ciddi mi? Gerçekten ağlıyor mu? Yenge şaka yaptım, her şey hazir... Yenegelerin gülü bak çok ciddiyim bak araya masamız orada..."

"Iyi halt ettin Selim, madem hazır neden karımı kanıyorsun." Ciddi mi diye iç çekerek arkasina baktım. Uzakta iki kişi görünüyordu.

"Özür dilerim yengecim bir daha katiyen yemek konusunda şaka falan yapmam. Affet."

"Seni.... Seni dün affetmiştim ama yine küstüm. Bugün sende benimle konuşma." Ahmak adam, zaten açılıktan ölüyorum yaptığı şey şaka mıydı? Selim tuhaf bakışlar atarken hızla  yürümeye başladım.

Işaret ettiği masaya yaklaşırken tek odak noktam masaydi. Masaya ulaşınca elime bir tane poğaça alıp ağzıma atmıştım.  Başımı kaldırmamla iki yabancı sima gördüm. "Selda kime diyorum..." Ateş söylenerek yanıma gelirken ağzımdakini çiğnemeye çalıştım."Lütfen kusura bakmayın, karım hamile de açlığına dayanamıyor biz yediğinin parasını..."

"Hayır hayır hiç önemli değil afiyet olsun." Ben tıkınirken Ateş tesekkür edip tekrar elimden tuttu. Bu defa doğru masaya gelince    Büşra bana su uzatmış bende elinden alarak masaya yerleşmiştim.

"Ne oldu abi Selda neden o masaya gitti?" Okan bana tuhaf bakışlar atarken Büşra iyi misin diye sordu.

"Ne olabilir başka çifti siz sanıp masalarına gömüldü. Şükür ki anlayışlı çıktılar da bir şey söylemediler." Ben hala tıkınirken "Sen ağladın mi?" Diye sordu Büşra bende ona cevap vermek yerine tekrar masaya odaklandin.

"Karım size bir saat cevap veremeyegi için onu da ben cevaplayıyım. Selim manyağı kahvaltı hazır değil dedigi an bizim ki aç kalacağım diye ağlamaya  başladı." Ateş yanıma otururken Okan ve Büşra da karışmiza oturdu.

Okan geçmiş olsun abi dediği an dudağımı büzdüm. "Neden sana geçmiş olsun dedi, ben sana bela mı oluyorum. Neden arkadaşın ımalı konuştu."

"Okan...." Ateş saçımdan öperek "Yok, güzelim sen başımın tacısin sen ona bakmada kahvaltını yap." Demişti. Şuan açlığımdan şekerim düşmüş olmalıydı ki tatlı tuzlu ne bulduysam ağzıma tıkamaya başladım.

"Söylediğim gibi  termosu arabada unutmuşum kim çay ister. " Selim'in sesiyle boş  bardağı alıp ona uzattım.  Ağzım dolu onlara bakarken hala bana bakıyorlardı. Zar zor yutkunarak Okan'ın yanina oturan Selim'e bakmıştım.

"Selim ateşi yakmayacak mısın, Ateş mangal yapacağını söyledi. Yoksa vazmi geçtin." Cevap vermek yerine herkese bakıp güldü.

"Yengecim elbette yapacağım önce kahvaltımızı yapalım."

"Ateş arkadaşın ateşi yakmayacağinı söylüyor kalkip sen yak yak. Ben saatlerce aç oturamam."

"Oğlum bu kız kaç gündür aç?"

"Aman Okan, o bezlere girme çıkamazsın. Yengecim şunu yer yemez yakmayacağı  sizde cok yemeyinde erken mangal yapalım. "

"Karıcığım acaba biraz yavaş mi gitsen önce yediklerini sindir sonra karnın falan ağrir."

Gözlerim dolunca Büşra'ya baktım. "Benim loklamalarimi sayıyor, hepiniz çok kötüsünüz hiçbirinizi sevmiyorum." Bana ne oluyor bilmiyor ama ciddi ciddi ağlıyordum. Tekrar ağlamaya başlayinca Büşra elimden tuttu.

"Canım arkadaşim bunu kendine yapma bugün buraya senin için geldik. Onlar yakmasa bile ben yakarım sen sakin ağlama."

"Oldu o zaman ben gidip mangal kömürünü getireyim yoksa kötü şeyler olacak...." Selim ayağa kalkınca elini Ateş'in omzuna vurmuştu. Bende gözlerimi kısıp kocama baktım.  Ateş elimi tutup dudağına götürdü.

"Selda'cım bak bende en sevdiğin çikolata var, mutluluk hormonu salgılar." Büşra'nin elinden çikolatayi alinca Okan'a baktım.

"Alıyorum ama sizi affetmedim. Özlliklede seni Okan, benim arkamdan hiçkimse entirika çevrimez tamam mı?"

"Ne haddime Selda'cım  biz yalnizca küçük bir şaka yapalım dedik. Yoksa biz kim seninle aşık atmak kim." Aferin diyerek Ateş'e bakmıştım kaş göz hareketi yapıyordu. Bana bakip gülünce çikolatamı dişledim.

Bir süre sonra Selim gelip ateşi yakmaya başlayınca elime meyve suyu alıp başında durdum."Duydum ki bu işte çok tecrübeliymişsin. Bende bir karar verdim. Eğer enfes şeyler yaparsan seni affedeceğim. Yapmazsan onlar gibi seninlede konuşmam."

"Elimdem gelenin en fazlasını yapacağım yengecim sen hiç merak etme." Ateş yanımıza gelince gözlerimi kısıp ona baktim. Karnim doyunca aklım başıma gelmişti.

"Selim sne gidip kahvaltını yap ben hallederim." Selim Allah razı olsun dedikten sonra benden müsade isteyip gitti. "Kendini nasıl hissediyorsun biraz daha iyi misin?"

"Evet, biraz daha iyiyim. Açlıktan elim ayağım titiyordu. Şimdi kendime geldim..." Beni gülme alınca  bizimkilere sırtımı dönerek  "Onlara da iyi ders verdim değil mi bir daha benimle uğraşmazlar." Ateş burnumu sıkarak gülmüştü.

"Şuan sana dehşetle bakıyorlar. Hatta eminimki on yıl kadar çocuk falanda düşünmezler."

"Gerçekten çok kırıldım Ateş, sende dahil bildiğin bana iftara attınız. Ben yeryüzünün en kötü kadını bilse olsam hamileyim, en azından bunu düşünüp üstüme gelememeniz gerekirdi."

"Özür dilerim... Ve bir kez daha özür dilerim. Ben yalnızca bebeğimizi değil seni de çok seviyorum."





           Vicdan azabı korkunç bir duygu. Beklemek ondan daha korkunç!

Şeytan Ayrıntıda Gizlidir, Ahmet Ümit



İNTİKAM ATEŞ'İ 🚬 Where stories live. Discover now