27: Red Wine and Kraft Bag

4.4K 380 855
                                    

Salondaki koltukta, birlerine dönük halde uzanırlarken Harry yüzündeki tebessümü gizlemeye çalışmıyordu bile. Bir elini Louis'nin yanağına yerleştirmişti, parmakları onun sakallarının üzerinde geziniyordu. Televizyonda yeni bitmiş olan bir programın jeneriği akıp gidiyordu ama ikisinin de ilgisi orada değildi.

"Uykun mu geldi?" diye sordu şefkat dolu bir sesle; aynı anda hem telaşlı bir anne gibi hem de çok aşık bir adam gibi çıkan tonda. Louis yüzünü onun eline yaslarken "Hayır." diye mırıldandı. "Ama biraz mayıştım; elimi yüzümü yıkasam iyi olur. Araba kullanacağım daha."

"Gitmesene, kal yanımda. Zaten geç oldu."

"Mmm..."

"Kal, gitme." Harry biraz daha öne yaklaşıp dudaklarını onun çene çizgisine değdirdi. Onunla uyumayı sevdiği için gitmesini istemiyordu, evet, ama ayrıca akşam karanlığında böyle hafif uykulu halde yola çıkması hiç sağlıklı olmazdı.

"Tamam, gitmem." Louis onun gözüyle yanağı arasındaki noktaya ufacık bir öpücük bırakıp onun belindeki kolunu sıkılaştırdı. Hemen sonrasında da çenesinden boynuna inen dudakları hissedip keyifli bir tebessümle gözlerini kapattı.

Son dört gündür böyleydiler. Sabahtan akşama kadar sadece sarılarak, birbirlerinin tenini okşayıp öpüşerek vakit geçiriyorlardı. Harry'nin bir servet harcadığı geniş koltuğu onların ikinci yatağına dönüşmüş haldeydi, yemeklerini yer yemez direkt koltuğa uzanıp sarılıyorlardı. Akşam Louis kendi evine dönüyordu, Harry ise odasına gidip Louis'nin ona daha önce verdiği seni seviyorum yazılı kar küresini izleyerek uykuya dalıyordu.

Sadece bir haftalık ayrılığı telafi edebilmek için yapışık ikizlere dönmüşlerdi, gören onları yıllardır ayrı sanabilirdi. Barıştıkları andan sonraki dört günlerini iş, arkadaş ya da aileler hakkında tek bir şey düşünmeyip sadece birbirlerine odaklanarak geçirmişlerdi.

Louis yattığı yerde sızmak üzereyken kapının çalması sebebiyle gözlerini açtı. Belli ki Harry'nin de içi geçmişti, o da yarım gözlerle kapıya bakıyordu. "Ben açarım." dedi ama Louis onu sırt üstü yatırıp dudaklarının üstüne sıcak bir öpücük kondurdu. "Ben bakarım, dur sen."

Harry itiraz etmeden uzanmaya devam etti, apartman görevlisinin ya da komşularından birinin kapıyı çaldığını düşünmüştü.  Kapı açılıp da Christy'nin "Biz geldik!" diye bağırdığını duyunca şaşkınca ayağa kalktı. Shane ve Christy birinin elinde şarap şişesi diğerinde ise kraft kağıt çanta ile kapının önünde dikilmiş öylece sırıtıyorlardı.

"Hoş geldiniz." dedi Louis kapının önünden çekilip onların geçmesine izin verirken. Bu sırada Harry de oraya doğru yürüdü.

"Hoş bulduk! Günlerdir sesiniz çıkmıyor, sizi çok merak etim. Shane uyuyorsunuzdur diye düşündü ama onu da zorla kaldırdım ve işte buradayız. Sizi burada bulamasak Louis'nin evine gidecektik."

Christy onları en son barıştıkları günün sabahında görmüştü. Harry'yi kontrol etmek için eve girip de yatakta ikisinin uyuduğunu gördüğünde, kendisi sevgilisine kavuşmuş kadar mutlu olmuştu çünkü Harry'nin ne yaparsa yapsın Louis'siz yaşayamayacağını biliyordu. Sürekli onun kendisine zarar vermesinden korkup duruyordu, bu yüzden ikisini beraber görünce tamamen rahatlamıştı. Onların üstünü örtüp sessizce evden çıkmıştı.

"İyi yapmışsınız, içeri geçin." dedi Harry, yine de Shane "Rahatsız etmedik, değil mi?" diye sordu montunu çıkarırken. Harry'nin tanıdığı en kibar ve düşünceli adamlardan biriydi. 

"Hayır tabi ki! Çok iyi oldu gelmeniz. Balkonda oturalım mı?"

"Hava çok da soğuk değil. Harika olur."

BITTER LOVEWhere stories live. Discover now