3: Dinner

5.5K 590 3.7K
                                    

Harry tam arabasını park etmişti ki, telefonunun çaldığını fark etti. Arka koltuğa doğru pek de zarif olmayan bir şekilde uzandı, ışığı yanıp sönen cep telefonunu eline aldı. Yazar Jack Balfour adıyla kaydetmiş olduğu Dedektif Burroughs arıyordu.

"Dinliyorum Bay Burroughs." diyerek açtı telefonu. Hatır sormaya harcayacak vakti yoktu, adamın bunu anlamasını istedi. Louis ve sevgilisi restoranda Harry'yi bekliyordu.

"İyi günler Bay Styles. Lucas Broke hakkındaki ilk detayları vereceğim."

"Zamanlamanız harika Bay Burroughs, tam da kendisiyle tanışmak üzereydim." dedi Harry sırıtarak. "Neler buldunuz?"

"Leadenhall Street'te bir apartman dairesinde yaşıyor. Kiracı. Kanadalıymış. Çalışma izni var mı bilmiyorum, kaçak işçiyse tam istediğiniz kozu elimizde bulunduruyor olabiliriz."

"İşimi ihtimallere bırakmayı sevmem." dedi Harry başını geriye atıp araba koltuğuna yaslarken.

"Komşuları onun İngiliz olduğunu söyledi. Nereli olduğunu etrafından gizliyor demek ki."

"Kapris yapıyor olamaz mı? Herkes İngiliz olmak ister." Harry böyle konuşsa bile bu konuyu didiklemeye karar vermişti. "Yine de araştırmaya devam edin. Ama buradan çok bir şey çıkmaz."

"Ev sahibi, kirayı düzenli alamadığını söylüyor. Sizinle aynı şirkette çalışan birinin bin yedi yüz dolarlık kirayı ödeyememesi ilginç geldi."

"Başka? Kayda değer bir şey?"

"Şimdilik bu kadar. Arkadaşlarıyla ilgili bilgi topladım, hepsinin tek tek ağzını arayacağım. Fakat ailesi hakkında bir şey öğrenemedim, muhtemelen Kanada'da yaşıyorlar."

"Umarım dedektif olduğunuzu söylemiyorsunuzdur?"

"Hayır tabi ki. Ev sahibine evi satın almak isteyen bir müşteri rolüyle gittim. Arkadaşlarıyla konuşurken de her birine farklı kılıkta ve farklı isimle gideceğim."

"Tamam, dikkat çekmeyin. Bir saat boyunca yemekte olacağım, acil bir şey olursa mesaj atın."

"Elbette. İyi akşamlar."

Harry telefonu kapatıp cebine attı. Evden çıkarken alıp torpidoya koyduğu ilaç kutusunu çıkarttı, arka koltuğa bıraktı. Sonra arabanın kapısını açtı ve arabadan indi.

Çoğu zaman iş yemekleri için tercih ettikleri, ara sıra Louis ile birlikte de geldiği restoranı özellikle seçmişti. Kendisini sakinleştirmeye uğraşmadı bile. Öfke kontrolü konusunda epey tecrübeliydi.

Restoranın kapısından içeri girdiği anda, onun da tanıyor olduğu bir çalışan tarafından karşılandı. "İyi akşamlar Bay Styles. Bay Tomlinson ve misafiri şu taraftalar. Size eşlik etmemi ister misiniz?"

"Hayır teşekkürler."

Harry gözlerini biraz uzaktaki masaya çevirdi. Louis ve Lucas karşılıklı oturuyorlardı. Adamın sarı saçları geriye doğru taranmıştı. Üzerindeki beyaz gömlek ve siyah pantolon son derece klişe bir seçimdi. Harry önce ona uzaktan bir bakış attı. Sonra avına yaklaşan kaplan edasıyla masaya yürümeye başladı.

Ah, Louis... Mavi çizgili tişörtü, yumuşacık kahverengi saçlarıyla onca insanın içinde nasıl da parlıyordu. Güzel parmakları kadehe dokunuyor, dudakları; içtiği şarabı kutsuyordu.

Harry kim bilir kaç kez onun tuttuğu bardağın yerinde olmayı dilemişti. Giydiği hırka olup ona sürekli sarılmayı, başını koyduğu yastık olup saçlarını okşamayı... O kadar uzun zamandır onun tenine değen şeyleri kıskanıyordu ki, bunun nasıl başladığını hatırlamıyordu bile.

BITTER LOVEWhere stories live. Discover now