21: Handsome Chef

4.5K 424 1.2K
                                    

Lucas'tan kurtulalı dört, Samuel Wilson'dan kurtulalı üç gün olmuştu ve Harry kendisini gerçekten hafiflemiş hissediyordu. Yine de gittikçe büyüyen sorunları artık onun için bir tehdit unsuruydu. Başını daha az belaya sokması, daha dikkatli olması gerekiyordu.

İşten çıkmadan önce ofisin kablosuz telefonunu eline aldı, genel müdürlüğü aradı. Halletmesi gereken son bir iş vardı, ondan sonra durulabilirdi.

"Artifact Dergisi New York Merkez Şubesi, ben genel sekreter Martin Firebeatz, nasıl yardımcı olabilirim?"

"Alan Editörü Harry Styles. Beni hatırladın mı Martin?"

Daha üç gün önce Harry genel müdür ile konuşmak istediğinde tanışmışlardı ve telefonda ayaküstü tehdit yiyen Martin Firebeatz bunu elbette hatırlıyordu. Yine de konuşamadı, cevap veremedi.

Harry onun sessizliğinin korku sessizliği olduğunu anlayacak kadar ustalaşmış haldeydi. "Korkma Martin, acımayacak. Küçücük bir rica için aradım." 

"Dinliyorum." Adam onun kendisiyle dalga geçmesini bile önemsemedi. Tek derdi bir an önce ondan kurtulmaktı. Harry'nin kendi çalıştığı şubedeki yayın koordinatörünü kovdurduğunu biliyordu, bu da ondan çekinmesi için yeterliydi.

Harry ayağa kalktı, cam kenarına doğru yürüdü. "Zor bir şey değil. Biliyorsun ki yayın koordinatörümüz işten çıkarıldı. Üç gündür de şubemizin yöneticisi yok, işler aksıyor."

"Ben sadece genel sekreterim. Yönetici seçmek benim yetkim değil, Bay Styles."

"Hayır, hayır. Torpil yaptırmaya çalışmıyorum. Sana bir mail gönderdim, Louis Tomlinson adına bir dosya. Sadece genel müdürün yeni yayın koordinatörünü seçerken inceleyeceği dosyalar arasına onu da koymanı istiyorum o kadar. Çok başarılıdır,"  yavaş yavaş arkasına dönüp de kapının önünde öylece dikilen Louis'yi görünce sesi sonlara doğru kısıldı, "dosyası incelendiğinde onu seçeceklerinden eminim."

Louis son derece şaşkın görünüyordu. Konuşmayı duymadığını düşünmek imkansızdı, ne düşündüğünü kestirmek de öyle. 

Telefondaki adam "Neden kendinizi değil de başkasını öneriyorsunuz?" diye sorduğunda Harry onu tersleyecek cesareti bile kendinde bulamadı. "Seni sonra ararım." diye mırıldanıp telefonu kulağından indirdi. Çağrıyı sonlandırdı, telefonu masaya bıraktı. Ne söyleyeceğini bilemiyordu.

Louis tepki vermeden kapıyı kapattı ve ona doğru yürümeye başladı. Attığı her adımda yer sallanıyormuş gibi hissediyordu Harry. O kadar gerilmişti ki parmağını bile kıpırdatamıyordu. Korku filmi sahnesinde gibiydi.

Ama beklediği gibi korkunç bir şey olmadı. Louis onun yanına gelir gelmez kollarını onun beline sardı, dudaklarını onunkilere bastırdı. Harry'nin şaşkınca geriye sendelemesine aldırmadı, sadece onun pencerenin yan tarafındaki duvara yaslanmasını sağlayıp öpmeye devam etti. Harry resmen korku, merak ve rahatlama duygusu sevdiği insanı öpmekle birleşince ne kadar tuhaf bir hisse dönüşüyormuş onu tecrübe ediyordu.

Biraz sonra Louis nefes alabilmek için geri çekildi. Harry'nin aksine o gözlerini açmıştı, onun yüzünü inceliyordu. "Telefon konuşmanı duydum."

"Şey," Harry nefes almaya çalışırken can veriyor gibi hissediyordu. "Tamamını mı?"

"Seni sevmenin ne kadar güzel olduğunu anlamamı sağlayacak kadarını..."

O da gözlerini açtığında ikisi sessizce birbirine baktı. Louis gülümsedi, böylece onun da gülümsemesini sağladı. "Neden kendini değil de beni önerdin?"

BITTER LOVEWhere stories live. Discover now