Chapter Twenty-One: Keep Secret

En başından başla
                                    

"Hyunjin oppa da gelecekti aslında. Fakat dans salonuna acilen gitmesi gerekti, yarı yolda dönmek zorunda kaldı. O da sana bir sürü mesaj ve çağrı attı ama cevap vermeyince delirdi. Her teneffüs yanıma gelerek bana cevap verip vermediğini sordu. Çok korkmuştu. Endişeliydi. Sana çok önem veriyor, unnie. Keşke en azından Hyunjin'i düşünerek birimizin mesajına cevap verseydin."

Korktum, Yuna. Korktum.

"Buradan gidince onu arayacağım ve senin iyi olduğunu söyleyeceğim. Umarım yalan söylemiş olmam." Burukça tebessüm ettiğini hissettim. Devam etti.

"Sana anlatmak istediğim daha önemli bir şey var. Umarım bunun sonunda bana kızmazsın çünkü biraz başımdan büyük işlere karıştım."

Yine ne yaptın Yuna?

"Ben seninle arkadaş olduğumdan beri bunun farkındaydım aslında. Senin sınıfındaki o sarı saçlı çocuktan korkuyordun, unnie. O da sana kötü bakışlar atmaktan çekinmiyordu ve sen de dün gerçekten aranızda kötü şeyler olduğunu belirtince dayanamadım."

Sarı saçlı çocuk? Felix...

Bir kez daha hayattan iplerimi söken buz dağı...

"Onunla konuştum, unnie. Ama beklediğim gibi biri değilmiş. Çok sert ve korkutucu biri. Bana zarar vermesinden çok korktum ama sen daha önemlisin. Neyse, ismini bilmiyorum ama sorunlu biri. Ailesi nasıl üstesinden geliyor, bilmiyorum ama rahat durmuyor. Yani, şey gibi... Hasta. Ya da bilmiyorum. Çok garip yani."

Yorganımın altında gözlerim irice açılırken yutkundum. Bunun sonu pek iyi değildi, hissediyordum.

Yuna, neden böyle işlere burnunu soktun?

"Ona senden özür dilemesi gerektiğini ve eğer yapmazsa peşini bırakmayacağımı söyledim. Ne kadar doğru bir şey yaptım, bir fikrim yok. Ama umarım dediklerim bir kulağından girip diğerinden çıkmaz. Yoksa doğduğuna pişman edeceğim o çilli horozu."

Sesi sona doğru sertleşmişti. Ona gerçekten sinirlendiğini anlayabiliyordum.

"Unnie? Konuşmayacak mısın?" Bu sefer sesi hüzünle kaplanmıştı. Gözlerimden akan bir yaşın elime düşmesine izin verdim.

Üzgünüm, Yuna.

"Pekâlâ." Yatağımdaki ağırlık kalktı. "Ben gidiyorum, umarım sabah daha iyi bir şekilde okula gelirsin."

Sesindeki üzüntü ve kırıklık arttığında kalbimde bir yerlerin ağrıdığını hissettim. O yavaş adımlarla kapıya doğru ilerleyip kapıyı açtığında hızlıca doğruldum yatağımdan. Galiba baştan kalkmalı ve Yuna'yla yüz yüze konuşmalıydım.

"Yuna, bu akşam burada kalmak ister misin?" diye sordum, yüzüme bir tebessüm eklemeye çalışıp sesimdeki yorgunluğu silmeye uğraşırken.

İri gözleri bana döndü. Yüzünde büyük bir gülümseme oluşurken kapıyı hemen kapatıp sırtındaki çantayı ve montu umursamadan yatağıma, yanıma, atladı. Kollarını bana dolarken burukça tebessüm ettim.

"Bir daha sakın böyle bir şey yapma, yoksa seni mahvederim."

***

Yuna ailesinden izin alıp burada kalacağını kesinleştirdikten sonra bugün ilk kez yatağımdan kalkmış ve dolabıma yönelip Yuna'nın giyebileceği birkaç şey çıkarmıştım. Yuna'ya mor renkli bir eşofman altı ile gri bir bluz uzatıp giyinebilmesi için bir süreliğine odamdan ayrıldım.

Acıktığımı hissederken yorgun bir şekilde mutfağa ilerledim. Annemi mutfakta gördüğümde biraz tedirgin olsam da buzdolabının kapağını açıp içinden birkaç atıştırmalık almaya devam ettim. Fakat annemin bakışlarını üzerimde hissediyordum. Paketleri kucağıma basıp kapağı kapattıktan sonra görmemiş gibi davranarak kapıya yöneldiğimde annemin sert sesi durmama neden oldu.

✓ anxiety ❁ [hyunjin × yeji]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin