Chapter Fourteen: The Playing Card

3.2K 337 379
                                    

Playlist: BTS - House of Cards

"Ya bak, işte... Taktı kafayı bana, her derste bana soru soruyor, tahtaya beni kaldırıyor. Ama ben de insanım, en önemlisi bir öğrenciyim."

Yuna dersteki öğretmenlerinin ona karşı olan tutumunu yakınırken beraber kantine gitmiş, sıraya girmiştik. İlk teneffüsten yanıma gelmişti, kantine gitmek istemişti. Kıramamıştım. Şimdi ise kantin sırasında Yuna'nın öğretmene yakınışını dinliyordum.

"Her öğretmen öyledir. Özellikle yeni öğrenciler için, Yuna. Sizi tanımak istiyor olmalı." Yuna anladığını belirtmek için başını salladı. Sıra bize geldiğinde Yuna şekerli kahve tercih ederken ben şekersiz kahve istedim. Şu an Hyunjin başımda yoktu, istediğim gibi içebilirdim.

"Sınıfa mı gidelim, burada mı oturalım?" diye sordu Yuna. Etrafa baktım, çok kalabalıktı. Sınıfa gitmek en iyiysiydi.

"Sınıfa gidelim." dedim. Beni onayladı. Kantinden ayrılıp sınıfa doğru yol aldık. Koridordan geçerken Yuna bir kez daha konuştu.

"Şu çocuk bize doğru mu geliyor?" Yuna'nın gözlerini kısarak baktığı tarafa döndüm. Evet, gerçekten biri bizim olduğumuz tarafa doğru geliyordu. Uzun boyu, özenle ütülenmiş beyaz gömleği ve siyah ceketi, dikkatle bağlanmış kıravatı ve düz saçları ile kim olduğunu tahmin etmek zor değildi.

Hyunjin...

Dün akşamdan sonra odama deliler gibi çığlık atarak gelip Yuna'yla geç saate kadar dedikodusunu yaptığımız, haftasonu hatasını telafi etmek için buluşacağımız isim...

Ortada buluştuğumuzda sadece gözlerimin içine baktı. Eğer Yuna yine gevezeliğini konuşturarak aramızdaki bağı koparmasaydı, galiba uzun süre öylece birbirimize bakacaktık.

"Sen kimsin yav?"

Yuna, Hyunjin'i isim olarak biliyordu fakat onu bedenen görmemişti. Zihninde nasıl biri oluşmuştu bilmiyorum ama o profil şu an karşımızdaki kişiyle aynı değildi galiba.

Hyunjin'in gözleri bu kez Yuna'ya döndü. Birbirlerine aynı şekilde baktılar: Bu deli de kim? der gibi...

Hyunjin dün gece çok garip davranmıştı. Evet, sadece özür dileyebilirdi. Ama sarılması, o şekilde yakınlaşması, yine ve yine telafi etmek istemesi... Bunu saçma şeylere yorumlamak istemiyordum ama engel de olamıyordum.

Hyunjin'in gözleri tekrar bana döndü. Gülümsedi. "Bakıyorum da bir arkadaş bulmuşsun..."

Yuna'nın yüz hatları kocaman gülümsediği için değişirken sadece başımı biraz aşağı eğdim. Umarım Hyunjin açık vermezdi çünkü Yuna'nın bazı şeylerden haberi yoktu.

"Sevindim." dediğinde tekrar başımı kaldırıp ona gülümsedim. Fakat gözleri yüzümden aşağıya indi. Ellerim arasındaki bardağı görünce kaşlarını çattı.

Yuna'ya döndü. "Kaçıncı kahvesi bu?"

Yuna'ya açık vermemesi için işaret vermeye çalışırken o bunların hiçbirini anlamayıp Hyunjin'e hemen yetiştirdi. "Bu beraber içeceğimiz ilk kahve ama sabah da bir tane içtiğini söylemişti."

Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimin kaçırdım, şimdi çatmıştım belaya.

Hyunjin hızlı bir şekilde elimdeki bardağı alıp en yakınımızdaki çöp kutusuna attı. Gözlerim irileşirken isyan etmek için hazırladım kendimi.

"Hyunjin, ne yaptın sen?"

Hiçbir şey olmamış gibi bana dönüp "Ne yapmışım?" diye sordu.

"Ben ona para vermiştim." dedim hâlâ şaşkınlıkla.

✓ anxiety ❁ [hyunjin × yeji]Where stories live. Discover now