Chapter Seven: Minho's confession

4.4K 387 673
                                    

Playlist: (G)I-dle - Say No / Put It Straight (Nightmare Ver.)

⚪⚪⚪

Bugün cumartesiydi. Haftasonunun verdiği rahatlıkla yatağıma uzanmış, tavanı izliyordum. Annemler hâlâ uyanmamıştı, onlar da resmi tatillerinin mutluluğunu uyuyarak çıkarıyorlar olmalıydılar. Bense öğlene kadar uyuyabilme şansına sahipken erkenden uyanmayı tercih etmiş ama yataktan çıkmamıştım. Yarım saattir sadece tavanı izliyor ve hayatımı sorguluyordum.

Koca bir hafta ne çabuk geçmişti öyle...

Hayatımın en kötü ve en güzel günlerini bu hafta içerisinde yaşamış ve kotamı doldurmuştum galiba. Bundan sonra hayatımın gayet normal ilerlemesini umut ediyordum.

Partiler, dedikodular, garip şekilde yakınlaşmalar ve delici bakışlar olmadan yaşamaya devam etmek istiyordum. Önceden hayatımın monoton olduğundan şikayet ederdim, şimdi de bir an önce o monotonluğa geri dönmek istiyordum. Merak etmeyin, sorun bende...

Yan tarafımdaki komodinden telefonumu ve kulaklığımı aldım. Önce saate baktım.

8.16. Annemler bir saate ancak uyanırlardı.

Daha sonra kulaklığımı takıp rastgele bir parça listesi başlattım. Telefonunu karın hizama koyup gözlerimi kapatırken şarkı başladı. Fakat gözlerimi geri açıp tavanla karşılaşmam ani oldu.

KARD, Trust Me

Bu şarkı her yerde karşıma çıkmaya başlamıştı ve bana onu hatırlatıyordu. Rahatsız oluyor muydum? Aslında hayır; onu hatırlamak, o dakikaları tekrar yaşıyormuş gibi hissetmek hoşuma gidiyordu. Fakat eksik bir şey vardı. Ya da fazla olan bir şey... Ne olduğunu bilmiyordum.

Doğruyu söylemek gerekirse, şu an arkadaş olarak konuşuyor olmamız canımı yakıyordu. Belki kendini tatmin ettikten sonra benden tekrar uzaklaşacak ve tekrar aynı sınıftaki birer yabancı haline dönecektik. Ben bunu istemiyordum. Şu anki halimizden daha fazlasını istiyordum. Belki doğru değildi, o bana arkadaşça yaklaşırken benim onun arkadaşlığını kendi çıkarlarım için kullanacak olmam doğru değildi. Ama peşimi bırakmayan da oydu. Ona karşı soğuk davranıp benden uzaklaşmasını sağlama şansım da vardı. Fakat bana yaklaşmasına izin veren de bendim. Ayrıca bunu istemiyordum, imkansız dediğim kişi şu an yanımdaydı. İlk kez samimi bir şekilde mutlu olurken karanlığa dönemezdim. Ama doyumsuzluğuma da engel olamıyordum. Açık konuşmak gerekirse ona daha çok sarılmak, saçlarının kokusunu daha çok içime çekmek, ellerini tutmak ve belki de onu daha çok öpmek istiyordum. Gerekirse onun elinden ölmeye bile razıydım.

Tamam, bu biraz abartıydı ama isteklerime engel olamıyordum.

Bu düşüncelerimi biliyor olsa bana yakın davranır mıydı acaba?

Galiba koca bir hayır...

Aslında bu konuları bilme ihtimali yoktu, endişelenmemeliydim.

Annemler uyanana kadar sadece şarkı dinleyip boş tavanı izledim. Birkaç sene önce orada yıldızlar vardı. Fakat daha sonra onları çıkarmıştım, artık çocuksu ve gereksiz gelmeye başlamışlardı. Daha sonra annemlerin kalktıklarına dair sesler gelmeye başlamıştı. Ben de şarkıyı sonlandırıp yatağımdan kalkmıştım. Usulca yatağımı düzelttikten sonra banyoya gidip soğuk suyla ellerimi ve yüzümü yıkadım. Daha sonra tekrar odama geçip dağılmış saçlarımı toplayıp pijamalarımı değiştirdim.

Bugün kahvaltıyı hazırlarken anneme yardım etmek istiyordum. Bu yüzden odamdan çıkıp hemen mutfağa gittim.

Annem bugün o seslenmeden uyanmama şaşırmış olsa da gülümseyip ona yardım etmeme izin vermişti. Aslında haftasonları annem odama gelene kadar yatağımda kalıyor ya da kahvaltıya bile gitmeyip öğlene kadar yatağımda kalıyordum. Fakat bugün yatağımda daha fazla kalmak istememiştim. Zaten tüm günümü odamda müzik dinleyerek geçirecektim.

✓ anxiety ❁ [hyunjin × yeji]Where stories live. Discover now