Chapter Five: First Dispute

En başından başla
                                    

Boş tavanı izlerken odanın kapısı açıldı ve içeri biri girdi. Annemin arkadaşım dediği kişi olmalıydı. Gözlerimi oraya çevirdim, Ryujin'i bekliyordum fakat o değildi. Gelen oydu.

Yüzünde endişeli bir ifade vardı. Biraz pişmanlıkla harmanlanmıştı. Siyah gözlerinde acı tutamları vardı. Saçları biraz dağılmıştı sanki. Olsun, yine de ona yakışıyordu. Dolgun dudakları eski pembeliğini biraz kaybetmiş gibiydi. Kurumuş olmalıydı, su içmemiş miydi?

Yanıma ağır adımlarla ilerledi. Annem bu sırada odadan çıkıp yanımızdan ayrılmıştı. Onunla gözlerimizi aynı anda birbirimizden kaçırdık. Neden buradaydı, anlamamıştım. Böyle zamanlarda annem ve babamdan kimse olmazdı yanımda. Onlardan başka da kimsem yoktu zaten. Ne olmuştu da Tanrı bu sefer kaderimi değiştirmişti?

Fotoğraf.

Bahsedilen iddia.

Dedikodular.

Gözlerimi anlık bir cesaretle ona tekrar çevirdim. Gözleri başka tarafları inceliyordu, alt dudağını inatla kemiriyordu dişleri. Tek yumruğunu sıktığını fark ettim. Yutkundu, ufak adem elması hareket etti. Her bir detayıyla güzel olmayı nasıl başarıyordu?

Gözlerini kapatıp nefesini dışarı vererek sakinleşmeye çalıştı. Neden şu an böyle olduğunu anlamamıştım.

"Ben bir aptalım." diye mırıldandığını duydum. Aptal? Bu lakap ona yakışmıyordu.

"Yeji..." İsmimi duyduğumda gözlerimi onun gözlerine çıkardım. "Ben..."

Durakladı. Gözlerini tekrar kaçırıp alt dudağını yaladı.

"Ben tam bir aptalım." Kendine hakaret etmeyi bırak... "Eğer biliyor olsaydım, okulda sana öyle davranmazdım. Sarhoş olsam bile sana yaklaşmazdım. Eğer o akşam senin hakkında bir şey biliyor olsaydım hiçbir şey olmazdı ve okulda seni küçük duruma düşürmezdim. Ben tam bir aptalım. Özür dilerim. Biliyor olsaydım eğer, en azından sana öyle davranmazdım. Belki de hiç özür dilemek için çaba sarf etmezdim ve sen şimdi evinde kendi yatağında yatıyor olurdun. Aptalım, özür dilerim, gerçekten..."

Dramatik bir itiraf, özürdü. Tek nefeste içindekileri sıralamıştı. Kaşlarımı kaldırıp ona baktım. Bu kadar dolmuş olduğunu fark etmemiştim.

"Bilseydim keşke. Kahretsin, hareketlerinden biraz olsun anlamalıydım ama sen çok iyi saklıyorsun..."

Kendi kendine mırıldandığında zar zor konuştum. "Neyi?"

Sonunda gözlerini bana çevirdi. "Hasta olduğunu..." Gözlerim irileşirken dediğinin doğru olup olmadığını beynimde tarttım. Evet, doğru duymuştum. Hasta olduğumu öğrenmişti. Gereksiz bir deli olduğumu biri öğrenmişti sonunda! Hem de bilmesini istemediğim ilk kişi tarafından sırrım açığa çıkmıştı.

"Ya da hasta demek ne kadar doğru olur? Rahatsızlığın olduğunu ya da böyle bir sorununun olduğu-..." diye hata yapmış da düzeltmeye çalışıyormuş gibi hızlıca konuşmaya başladı ama ben hayretle sözünü kestim.

"Sen bunu nereden öğrendin?" Sesim titremişti.

Duraksadı, yutkundu.

"Doktor, ailenle konuşurken duydum. Bir anksiyete krizi dedi. Gün içinde çok baskı altında kalmış olabileceğini, ilaçlarını dikkatli kullanman gerektiğini söyledi." diye cevapladı, şaşkınlık ve merak içeren sorumu. Onun da sesi kırık ve biraz kısık çıkıyordu, sanki birkaç dakika önce hıçkırarak ağlamıştı.

Fakat burada önemli olan aylarca sır gibi sakladığım hastalığım sonunda biri tarafından öğrenilmiş olmasıydı. Bu hayatta istediğim en son şeydi ve artık bir önemi yoktu. Bunu saklamak için verdiğim emek, herkesten gizli okulda içtiğim ilaçlar, etraftakilere çok belli etmemeleri için öğretmenlere yalvarıp yakarmalarım... Sonunda önemsizce çöpe atılmıştı.

✓ anxiety ❁ [hyunjin × yeji]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin