20🕊

1.3K 143 118
                                    


Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum

Seninle konuşurken Sitare
Aklıma yıldızlar dökülüyor
Bir çaresiz Zühre oluyorsun Babil caddelerinde
Ateş gözlü kahinler koşuyorlar arkandan
Binlerce meşalenin ışığı kımıldıyor saçlarında
Gökyüzü salkım salkım
Zigguratlar tıklım tıklım
Dönüp dolaşıp dudaklarına takılıyor aklım
Ah benim bu akıldan sıyrılmış aklım
Kimi gün boşlukta konacak yer bulamayan
Kimi gün inatçı yosunlar gibi kepez diplerine yapışan aklım
Gözlerine baktığım zaman Sitare
Bütün çöllere ay doğuyor
Yoldaş ediyorum kendime İmrül Kays'ı Antere'yi A'şa'yı
En kuytu vahaları dolaşıyorum
Hangi vahaya gitsem çadırlar sökülmüş Sitare
Çadırla su arasında bir cılga var
O cılgada narin ayak izlerin var
Durgun suya düşüp kalmış gözlerin var

Bu azgın kalabalıkta seni tam duyamıyorum
Gözlerin mi daha sıcak gülüyor
Yoksa dudakların mı anlayamıyorum

Bazan sapsarı bir benizle geliyorsun
Yorgun çizgileri alnında uykusuzluğun
Biliyorum içinde bir sızı var
Bıçak ağzı gibi bir sızı var
Bu sızıdır işte seni verimsiz kılan
Züheyr'in Suad'ı gibi keremsiz kılan
Kuzeyden güneye
Güneyden kuzeye
Heyy! Gidip geliyorum bu çöllerde
Kureyş'in heybetli ve inatçı develeri
Hiç aldırmadan benim esmer sevdama
Geviş getiriyorlar ufka bakarak
Ben kaçıp Yesrib'e sığınıyorum
Yesrib bahane, bir kitaba sığınıyorum
Dilaver Cebeci
.......

Ah sevgilim
Nasıl bir veda bu böyle
küçük kıyamet gibiydi
Yaktın, yıktın, boğdun beni
Şimdi sensiz ömrüm olsun istiyorsun
Unut beni diyorsun
Peki öyle olsun
Başka kitaplarda sensiz satırlarda dolanacağım
Benzer cümlelerde hatırlayacağım belki seni ama
Sonra tekrar yoluma bakacağım

...........

Bir yol düşünün. Nereye, nasıl gidiyor bilinmiyor. Siz merakla o yola bakıyorsunuz ve giriyorsunuz büyük kapısından. Her şey yolunda gidiyor ilk. Seviniyorsunuz. Sonra tuzaklar çıkmaya başlıyor. Ilk uçları iplere bağlanmış oklar çıkıyor. Ayağınız ipe takılınca yere düşüyor ve sağlı sollu gelen oklardan kurtuluyorsunuz. Ayağa kalkıp devam ediyorsunuz. Bu seferde zehirli sarmaşıklar çıkıyor karşınıza. Büyük bir çaba sarf ederek onlara dokunmadan ilerleyip kurtuluyorsunuz. Bir kaç yerinize iğneleri battı ama yinede iyisiniz. Ilerlemeye devam ederken karşınıza birden birileri çıkıyor. Kötü cadılar sizi fark etmiş. Sizi tutup aralarında bölüşme çabasına girerken dalgın olmalarından yararlanıp kaçıyorsun. Korkudan ölmek üzeresin. Ama bir kere girmiştin yola geri dönmek imkansız. İlerlemekden başka çare gelmiyor elinden. Yürüyorsun. Aç ve üşümüş halde. Vücudunun bazı yerinde bir kaç yarada var. Acıyorlar. Sen ise bu acıyı çeke çeke devam edip bir devasa ağacın yanına geliyorsun. Merakla devasa ağacın kabuğundaki yarığa bakarken kocaman bir ejderha çıkıyor. Gözleri kıpkırmızı ve kocamanda bir ağzı var. Bu sefer yolun sonu diyorsun. Bu sefer kaçamam bitti diyor ve yere dizlerinizin üzerine çöküp ölmeyi bekliyorsun. Yaptığının bir pişmanlık olduğunu anladığında her şeyin sonu gelmiş oluyor. Gözlerini kapatmış sana doğru gelen ejderhayı bekliyorsun. Bir süre sonra duyduğun seslerle gözlerini merakla açıyorsun. Önünde duran bir şövalye elindeki kılıçla senin için savaşıyor. Gözlerin korkuyla açılıyor. Ejderha güçlü ve şövalyeyi gerçekten fazlaca yaralıyor. Ama pes etmiyor şövalye. Sonuna kadar gidiyor. Yaralarından güç aldığı belli. Ve son gücüyle kılıcını tam ejderhanın kalbine saplıyor. Ejderha çığlık atarak yıkılıyor ve ölüyor. Siz hızla şövalyenin yanına gidip ona yardım etmek istiyorsunuz. "İyi misiniz?" Diye sorduğunuzda size kocaman gülümsüyor ve şu cümleler dökülüyor dudaklarından. "Sen iyisen. Ben de iyiyim." Böyle söyleyince aptal bir çocuk masalı geliyordu kulağa ama o çocuk masallarınıza büyükler yazardı. Tıpkı bizim kendi yaptıklarımızabağlı kaderimiz gibi.

Death of a bird/ Park JiminWhere stories live. Discover now