05🕊

1.8K 172 145
                                    

Geçmiş, bazen geçmiyor. kimisi için yaşam kaynağı olurken kimisi için yok olması gereken bir dünyaydı. Tek ortak yönleri asla dönüşü olmamasıydı.

Hadi gidelim mi?
Senin için havası ilaç olan,
Benim içinse denizi kitap olan
Bir yere..

Güz çiçeği gibi soluyorduk. Herkesin anlatmaya korktuğu, asla hatırlamak istemeyeceği anılar yüzünden kurumuştu çiçeklerimiz. Yapraklarımız tekrar yeşermeyecekti belki. Güçsüzdü artık dallar.
Ah insanlar.. en çok kendine zarar veren yine kendi olan insanlar. Sizin yüzünüzden yine güller açmayacaktı dudaklarda. Mutlu sonlar masallara özgü olacaktı hep. Bundan sonra mutluluk yeri bilinmeyen bir şehir olacak kalacaktı.

Ben ise hep o şehrin hayalini kuracaktım. Benim mutluluk şehrim şimdilik ölüm olacaktı. Babama kavuşmanın tek yöntemi buydu. Bende o günü sabırla bekleyen bir yolcu.

Parmağıma batan iğne ile yüzüm buruşmuş küçük birde ah kaçmıştı dudaklarımdan. Taehyung elimi tutup kendine çekti. Şaşkınlıkla ona bakıyor ne yaptığını anlamaya çalışıyordum.
"Aptal kız. Sana kaç kez kendine dikkat etmelisin dedim. Neden dinlemiyorsun?" parmağımı dudaklarına götürmesiyle kalbimin hızlandığını hissettim. Ben daha ne olduğunu anlayamadan cebinde yara bandını çıkartıp parmağıma sardı.

Bazen ne hissettiğini anlayamaz insan. Bir şey söylemek ister ama kelimeler anlamsızlaşır. Sözcükler birbirine karışırda tek kelime edemez. Şuan öyle bir andaydım. Taehyung tuhaf baktığımı anlamış olacak ki bir an duraksadı ve elimi bıraktı.
"Özür dilerim. Sana dokunmamdan hoşlanmıyorsun biliyorum ama canının yandığını görmek beni üzüyor." Gözleri yerde ve bana bakmamak için direniyordu. Bense sadece ona bakıyordum. Küçük bir iğne batmıştı sadece ama bu kişi sanki kan kaybından ölecekmişim gibi endişelenmiş ve ben henüz ne olduğunu bile anlayamadan neden cebinde bulunduğunu dahi bilmediğim yara bandını parmağıma yapıştırmıştı.

Benden herhangi bir tepki göremeyen Taehyung kafasını kaldırıp bana baktı. Dudaklarına parmağımdan çıkan ufacık kan bulaşmıştı.
"Kan.." bana anlamsızca bakarken sağ elimi kaldırıp baş parmağımla kanı sildim. Gözlerindeki bakış bir anda değişen Taehyung, kolumu indirmeden bileğimden yakaladı. Yaklaşık bir dakika kadar olan ama bana uzunca gelen bir şekilde  baktı. Bende tepki veremiyor onun etkisinden çıkmayı bekliyordum.

O kendine gelmiş olacakki gözlerini başka yöne çevirdi.
"Saebyeok. Sen halkıymışsın. Lütfen bir daha bana dokunma. Bir dahaki sefere bu kadar tutamam kendimi" sözleriyle bileğimi hızla çektim. Grup ödevimiz olan mankenin üzerindeki kıyafete döndüm. Dikkatimi oraya vermeliydim. Bunu neden yapmıştım ki? Aptaldım. Ona bu denli yaklaşmamalıydım. Kendi koyduğun kuralı kendi ellerimle bozmuştum.

Yanımızdan gelen öksürme sesiyle ikimizin bakışları oraya döndü.
"Cilveleşmeniz bittiyse şimdi işinizi bitirmeye odaklanın gençler" gözlüklerini düzelten bayan choi bakımlı saçlarını savurup bol makyajlı yüzünü başka yöne çevirmiş ve yanımızdan uzaklaşmıştı. Utancımdan yüzüm kızarırken ses etmeden işime döndüm. Bu olayı unutacak ve Taehyungla arama daha fazla mesafe koyacaktım.

"Ahhh" Taehyung yere çömelmiş elleriyle saçlarını yolmaya başlamıştı. Ne oluyor bu çocuğa? Bu ani hareketleri beni korkutuyordu.
"Ne oldu?" Merakla konuştum.
"Ne mi oldu? Ben tam bir aptalım. Tam fırsatını bulmuşken seni öpmeliydim. Şimdi ise kalbim patlamak üzere. Geriye kuru bir heyecan kaldı prenses" eski haline dönen Taehyung beni biraz olsun rahatlatmıştı. Bu anı bir daha açmamak üzere en kötü kitapların arasına koyacaktım. Yada en iyisi direk çöpe atmalıyım.

Death of a bird/ Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin