17🕊

1.2K 142 27
                                    

Şunu şöyle koyayım dinleyin lütfen
The rose~ she's in the rain

Ve güzel yorumlarınızı görmek istiyorum
Sevgiler ikigai97

sanmıştık ki ikimiz
yeryüzünde ancak
birbirimiz için varız
ikimiz sanmıştık ki
tek kişilik bir yalnızlığa bile
rahatça sığarız
hiç yanılmamışız
her an düşüp düşüp
kristal bir bardak gibi
tuz parça kırılsak da
hâlâ içimizde o yanardağ ağzı
hâlâ kıpkızıl gülümseyen
-sanki ateşten bir tebessüm-
zehir zemberek aşkımız...
Atilla ilhan
...

Gidecek misin?
Oysa daha kavuşmamış hayallerimiz vardı bizim
Daha birbirimizle küsecek vaktimiz bile olmadı
Sevgimizi bile söyleyemedik
Gidecek misin?
Masallarda mı bırakacaksın mutlu sonları
Kahramanlarını silecek misin kitabımızın
Bir şey söyle
Gidecek misin?
Gittiğinde mutlu olacak mısın?
Beni böyle bıraktığın için..
Gidecek misin?


Bir tel örgüyle çevrilmiş bir alan düşünün. Üzerinde kocaman 'girmeyiniz' yazıyor. Ama siz onu takmadan tel örgüye omzunuzla vurmaya başlıyorsunuz. Vücudunuzdan kanlar akıyor ama siz pes etmiyorsunuz. Sonunda o tel örgüyü parçalayıp içeri adım atıyorsunuz. Yaralı olduğunuz halde daha içeri adım atar atmaz canınızı yakan bir şeyler ortaya çıkmaya başlıyor. Ama siz pes etmeden daha derine inmek istiyorsunuz. İşte bu kendi ayağınla ölüme gitmektir. Şu an ona yapmak zorunda bıraktığım gibi. Yoongi sanki o günü tekrar yaşıyormuş gibi acı çekerken bu görüntüye dayanamamıştım.

"İyi değilsin. Burada bırakalım."
Elimi omzuna koydum. Korkulu gözlerimle ona bakıyordum. O ise elini kalbinin üzerine koymuş derin derin nefes alıyordu. Sözlerimi duyunca başını olumsuz anlamda salladı.
"Sorun değil. Burada bırakalım. Gerçekten iyi görünmüyorsun."
Islak bakışları bana döndü. Tanrım. O böyle acı çekerken ben ona zorla anlat demiştim. Tamamen aptaldım. Onları düşünmemiştim.
"Devam edeceğim."
Bu sefer ben başımı sağa sola salladım. Kötüydü. İstemiyordum. Ayağa kalkıp önünde dikildim.
"Hayır. Hiç iyi değilsin. Burada bırakacağız."
Beni kolumdan tuttuğu gibi yanına çekti. Az önce kalktığım yere tekrar oturdum.

"Beni dinle."
Elini kalbinden çekip derin bir nefes daha aldı. Küçük dudakları titremişti. Arkadaşlarını gerçekten seviyordu.
"Jimin bizi görünce karşı kaldırama geçmek için yola atıldı. Tabi Hoseok da onun peşinden gidiyordu. Biz ise aptal gibi izlemiştik. Gidip onu durdurmuyor sadece onların kavgasını izliyorduk. Yolun diğer tarafına geçmek üzereyken Hoseok onu yakaladı. Jimin kolunu çekmeye uğraşıyordu ama Hoseok onu bırakmadı. Sonra Jimin sinirle onu itekledi ve Hoseok sendeleyerek geri gitti. Tam o anda gelen arabanın önüne düştü. Adam frene basmıştı ama duramadı. Ve onu..."
Bir hıçkırık koptu titreyen dudaklarından.

"Hoseok kanlar içinde kalırken Jimin'in çığlığı yankılandı. Koşarak Hoseok'un yanına gitti. Biz de koşarak gitmiştik. Jimin kanlı elleriyle başını tutmuş 'Hoseok' demekten başka bir şey yapmıyordu. Sonrası uyandığımda seruma bağlı bir yataktaydım. Bayılmışım. Biz onları durdurmamıştık. Eğer aralarına girip onları tutsaydık böyle olmazdı. Bizde en az Jimin kadar suçluyduk."
Gözlerinden akan yaşlar ellerine damlıyordu. Benim de gözlerim dolmuştu. Yanağından firar eden yaşların izleri bitmeden yenisi geliyordu arkasından. Onun hıçkırıkları duyuldu boş sokakta. Onu teselli edecek hiçbir kelime yoktu. Ne söylesem kuru bir kaç yaprak gibi daha ona ulaşamadan rüzgarda savrulup gidecekti. Zaten ne diyebilecektim ki? Diyemezdim. O acıyı hiçbir şey hafifletemez, unutturamazdı. O hıçkırarak ağladı ben de sessizce ona gözlaşlarımla eşlik ettim.

Death of a bird/ Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin