04🕊

1.9K 178 65
                                    

Ah.. zalim gözlerin. Esir almışçasına kalbimi nefessiz bırakıyor. Korkuyorum. Sebebini bilmeden sende tutsak kalmaktan. Çok korkuyorum.

Saatler benim dünyamda farklı ilerliyordu. Sanki pili zayıflayan bir saat gibiydi. Ağır ağır ilerliyor, bana eziyet ediyordu. Yorgun hissediyordum bu yüzden. Geçmeyen bir yorgunluk. Ne yaparsanız yapın sanki hep hastaymış gibi bir his bu. Ve ben bu histen de bıktım.

Yaşıtlarıma oranla daha tuhaf olduğumu söylüyorlardı. Mesela ders çalışmaktan sık sık burnum kanardı. Ya da kahkaha sesimi duyan yoktu. Eğlence benim için sınırlı şeyler yapmaktı. Hep garip olduğumu söylüyorlardı işte. Sayamadığım daha bir çok şey için de. Fakat... Bilen yoktu. Ben çok fazla yorgundum. Bunları yapmak için çok ama çok yorgundum. Umudum bir kelebek misali uçup gitmişti. Beni bir başıma bıraktı. Bir günlük ömrü vardı ve o da yıllar öncesinde kalıp gitmişti. Geriye bu yıkık dökük harabe ev gibi bir ben bıraktı.

Aslında şikayetçi de değildim. Sanırım bu halime bile alışmıştım. Artık garip gelmiyordu. Sanırım yavaş yavaş tükenip son aşamayı görmüştüm. Oyunun son aşaması.

Banyodan saçlarıma havlu dolayarak çıktım. Hava kararmış ve Jungkook eve dönmüştü. Yatağımın üzerine uzanmış tavanı izliyordu. Bunu yapmasına sinir  oluyordum. O da bunu bilerek yapıyordu. Yatağıma yatmanın mantıklı bir açıklaması olursa iyi olurdu yoksa elimden çıkacak kaza hiç de küçük değildi.

"Kook!"
Bakışları beni bulunca ellerimi belime koydum. Ya hemen anlatırdı, ya da günah benden giderdi.
"Abla..."
Bu ses tonu tuhaf. Tek kelimeyle tuhaf. Jungkook'a ait değil gibi. Bir şeyler yolunda gitmemiş olmalıydı. Ses etmeden yatağın boş kısmına oturdum. Gözleri tekrar tavanı buldu. Kolları başının altında öylece yatıyordu.

"Ne oldu?"
Merakla konuştum. Yatağıma yattığını bile unutmuştum.

"Bir kız gördüm bugün kafede. Nefesim kesildi aniden. Ciddiyim nefes alamadım. Burası sıkıştı. Sürekli ona bakıyor ve baktıkça karnıma kramplar giriyor. Bana ne oldu böyle?"
Bir anda doğrulup oturdu. Boş gözlerle bana bakıyordu. Ciddi ciddi bu soruyu sormuştu. Ve benden de cevap bekliyordu. Tamam, öyle şaşalı bir aşk hayatım yoktu ama bunu bilemeyecek kadar aptal değildim. Boş gözlerle bana bakan Jungkook'u görünce dayanamayıp seslice güldüm. Gerçekten gülüyordum. Zorlama falan değildi. Bunu da aptal kardeşim sayesinde yapıyordum. Sen de olmasan Kook, ben ne yapardım? Gülecek hiç bir şeye sahip değilken sen.. Sen. İnanılmazsın.

"Sana bir şey sordum, bu komik mi?"  Sonra bir an duraksadı ve beni sarsmaya başladı. Dünya bir anda tersine dönmüştü. Başımdaki havlu yeri boylamış ben ise bir sağa yatıyor bir sola yatıyordum.
"Bırak beni Kook!!"
Sinirli sesimi duymasıyla beni bıraktı. Yatağın üzerine bir kum torbası gibi yığılmıştım. Midem de bulanmıştı ve hala eşyalar haraket ediyordu.

"Sen iyi misin ?"
Jungkook sanki canavar görmüş gibi bakıyordu. Gücümün yeteceğini bilsem sağlam bir dayak atardım ama malesef benim iki katım kadardı.
"Sayende değilim! Yemin ediyorum ağzını burnunu dağıtmak geliyor içimden."
Derince bir nefes alıp verdi.

"Oh. Kendine gelmiş. Farkında mısın az önce sesli güldün. Sesli.. Bir an korkutun beni. Bu sen değilsin."
Beni doğrultup yerden aldığı havluyu kafama fırlattı. Tanrım beni kimlerle sınıyorsun.

"Kalk git odamdan bir kaza çıkacak şimdi elimden."
Kolundan tutup yataktan çekmeye çalıştım ama bir milim dahi yerinden kıpırdamadı. Hayır dünyadaki herkes beni sinir etmek için mi anasının karnından çıktı acaba? Bunu gerçekten merak ediyordum.

Death of a bird/ Park JiminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin