Bölüm 43: Sessiz Veda

824 136 5
                                    

"Kısa kılıç mı pala mı" diye sordu Marki 'nin kahyası.

Marki ile olan görüşmemizden sonra, bana acilen kahyayı bulmamı ve ona yolculuk için ihtiyacım olan malzemeleri yazdırmamı söylemişti.  Bir süredir, genelde korucu çantamda olan gereçlerimi tek tek sayıp adamın not almasını istiyordum. 

"Kısa kılıç ve bir tane fırlatma bıçağı. Yayım için de bir kaç düzüne ok yeterli" dedim. Pala, orman arazisinde keşif yapmak gibi işlerde daha faydalıydı ama kısa kılıç dövüşlerde daha dengeli oluyordu. Bu çıkacağım yolculuk sıradan bir korucu gezisi olmayacaktı.

"Su matarası hangi deriden olsun" diye sordu detaycı adam.

"İçinde su tuttuğu sürece fark etmez" dedim. 

"Peki başka aklına gelen bir şey olursa, hangi vakit olursa olsun haber ver" dedi adam elinde tuttuğu listeyi baştan incelerken.

"Teşekkür ederim" deyip odasının kapısına yöneldim.

Uzun bir gece olmuştu. Gün ağrımadan odama dönüp bir süre uyumak istiyordum. Bir kaç saat içerisinde güneş kendini gösterecekti. Fakat artık fayton eğitimi almayacağım için, huysuz seyis ile olan çalışmam sona ermişti. Normalden biraz daha fazla uyuyup dinlenmeyi planlıyordum. Marki , yarın ilk iş olarak, lonca ile iletişime geçerek, beni bir kervana sokmayı deneyecekti. Şehir kapılarından kervan ile geçtikten sonra, doğrudan Karadiş kasabasına, merkez garnizona doğru yol alacaktım. Büyük ihtimalle oraya vardığımda, ustam ve ekibi henüz garnizona varmadığından Helheim Kayalarına doğru uzanan yol boyunca ilerleyip, onlarla yol üstünde karşılaşmayı umuyordum. En kötü ihtimalle, ustam ve ekibi çoktan garnizona varıp Serseri Prens 'in hazırladığı tuzağa doğru yola çıkmış olacaklardı. İşte o zaman sürekli at değiştirerek elimden geldiğince hızlı bir şekilde arayı kapatıp, askeri bölüğü yakalamam gerekiyordu. Vereceğim haberler son derece önemliydi. Her ne koşul olursa olsun, mutlaka saldırıdan önce gerekli bilgileri iletmeliydim. Sadece ustam ve ekibi için değil, aynı zamanda Marki ve Valeria 'nın geleceği de Serseri Prens 'e yapılacak müdahalenin başarısına bağlıydı. Endişe verici düşünceler ile bahçeden müştemilata doğru yürürken, ahırın olduğu alanda bir hareketlilik sezdim. Biraz daha yaklaştığımda, huysuz seyisin saatler önceden uyanıp, ahırdaki her şeyi baştan aşağı kontrol ettiğini fark ettim. Adam hakkında istediğimi söyleyebilirdim, fakat işine bağlılığı tartışma götürmezdi. Hayvanların bölmesinden çıkarak, dış kapıya, yanıma doğru geldi.

"Faytonda bir çizik, çarpma izi göremedim. İki hayvan da sağlam gibi... Kimseyi yolda ezmediğine güvenebilir miyim, çocuk" diye sordu cevabımdan emin değilmiş gibi bir şüphe ile.

"Kimse ölmedi. Hoş bir yolculuktu" dedim bir parça gülümsememe engel olamadan.

"Aşçı Mighan 'a 5 dahne borcum var desene" dedi omuzlarını düşürerek.

"Bana olan güveniniz beni duygulandırıyor, seyis" dedim.

"Neyse, en azından bir usta olarak adımı lekelemedin" dedi huysuz adam sesinde duymaya alışık olmadığım gizli bir gururla.

"Öğrettikleriniz için her zaman minnettar olacağım" derken adama elimi uzattım.

Beni hiç bekletmeden nasırlı elleri ile uzattığım elimi sıktı. Bu dostane vedanın ardından, adamın yanından ayrılıp müştemilata vardığımda kıyafetlerimi bile çıkarmadan kendimi yatağa attım. Canım ne yemek istiyordu, ne de yatağın huzurunu hissediyordum. Rahatsız edici bir yorgunluğun pençesindeydim. Geleceği düşünmemeye çalışarak, şu ana odaklandım. Eğer bir parça da olsa uyuyabilirsem bunun, ansızın çıkabileceğim yolculuk için iyi bir avantaj olacağını farkındaydım. Tekrar yollara düşmeyi özlüyordum. Gözlerimi kapatıp, Nehiryeli 'nin çiçekli ovalarını gözümde canlandırdım. Ustamla beraber yaktığımız gece ateşlerini, akşam sohbetlerini, bana anlattığı hikayeleri düşündüm. Nihayetinde hayallerimden yayılan sakinliğin bedenimi usulca kapladığını hissettim.

EJDER RUH 1. KİTAPWhere stories live. Discover now