Bölüm 39: Gülümseyen Kız

912 139 30
                                    

"Tam olarak ne anlatmam gerektiğini bilemiyorum" dedim konforlu sandalyelerden birine oturup, ikilinin bakışlarına karşılık verirken.

Yaşananları açıklamak için söyleyeceğim şeyler kulağa deli saçması geliyordu. Ben bile sihirbazın söylediklerini kabul edememiştim. Eğer ejderhalardan bahsetmeye başlarsam, beni bir kaçık gibi zindana zincirleyeceklerine neredeyse emindim. Üstelik daha kısacık bir an önce,  bu insanların karşısında dişlerimin arasından hırladığımı hatırlar gibiydim. Tıpkı yemeğine dokunulmuş gibi köpek gibi... İnkardan başka bir çarem yoktu. Oturuşumu olabildiğince kendine güvenli bir hale getirmeye çalışarak arkama yaslandım. 

"Mesela, öncelikle geç bir vakitte konakta ne yaptığınla başlayabilirsin" dedi Marki gözleri bir şahin gibi beni incelerken.

"Bir harita lazımdı. Riviih ülkesine ait bir çiziminiz olup olmadığını sormak için kahyayı ziyaret edecektim" dedim.

"Riviih mi? Ne o? Dirastya kolcu birliğinden kovulunca, düşman ülkede mi iş arayacaktın" diye sordu adam eğlenceden uzak bir sataşma ile.

"Hayır. Sadece yeryüzü şekillerini merak ettim. Onca incelediğim haritadan sonra, diğer bölgelere olan ilgim de arttı. Bilirsiniz... Akşamları sıkılmamak için" dedim.

"Ustan gittikten sonra kendini yalnız hissediyor olmasın" dedi Valeria.

Sözleri beni şaşırtmıştı. Benim hakkımda bir şeyler bildiğine inanamıyordum. Birilerine sormuş olmalıydı. Belki de kızın etrafında az kalsın kendisini atlarla çiğneyecek olan seyis hakkında dedikodu yapan insanlar vardı. Sebebi ne olursa olsun, asla tutuşmasını istemediğim bir umudun üstüne kıvılcım çakılıyordu. 

"Ben.... Evet. Öyle diyebiliriz" diye geveledim.

Kızın anlayışlı tebessümü de hiç yardımcı olmuyordu.

"Ya sonra? Açık pencereyi fark ettin..." diye devam etmem için dürttü Marki.

"Kahyanın odasına çıkarken... Evet. Sonra kimseyi beklemeden buraya kadar koştum" dedim.

"Sonra kafana sallanan bir kılıcı elinle tutup kırdın...." diye devam etti adam.

"Yani kılıcı ben kırmadım... Bilirsiniz, doğru açı ile gelen bir kılıcı elleriniz ile durdurabilirsiniz. Sanırım kötü bir demircinin eseriydi ki kırılıverdi" dedim omuz silkerek.

"Evlat, senin yaşın kadar çatışma görmüşlüğüm var benim. Çıplak bir el ile bir kılıcı durdurmaya çalışırsan, en iyi ihtimalle hayatına tek bir el ile devam edersin" dedi adam sabırsızca.

"Doğru açı ile-" diyecekken sözüm havada kaldı.

"Her neyse. Peki ya gaz lambası. O da mı doğru açı" diye sordu.

"Orada şanslıydım. Yani gördüğünüz gibi ceketim yanıp lime lime oldu ama ateş bana zarar veremeden söndü" dedim elimden geldiğince inandırıcı bir şaşkınlıkla. "On-ikilere şükürler olsun"

"Bir anda söndü. Saatlerce yanması gereken gaz lambası, bir anda söndü" dedi adam üstüne basa basa.

"Ne diyebilirim, efendim. Kaliteli gaz yağı bulmak zor. Bizim kasabada da sulandırıp öyle satarlardı hep" dedim.

"Anlıyorum... Beceriksiz demirci, sahtekar yağ tüccarı. Belki de gecenin kahramanı işe yaramaz zanaatkarları ile Lonca 'dır" dedi adam.

Marki söylediklerime zerre kadar inanmıyordu ve bu işin peşini bırakacak gibi durmuyordu. Adama verecek bir yanıt bulamayınca, sessizliğin uzamasına izin verdim.

EJDER RUH 1. KİTAPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin