Bölüm 8: Yırtıcının gözleri

1.8K 209 3
                                    

Ustamın parmaklarını üzerinde gezdirdiği pençe izlerine bakıyordum. Kalın ahşap kapı, çiftlik arazinin zemininde yatıyordu. Menteşelerinin olması gereken yerler kırılmış, kırılırken de hatırı sayılır miktarda parçayı koparmıştı.

"O canavar bunu yaptığında, üst kattaki yatak odamızın penceresinden olanları izliyorduk, beyim. Çocuklarım hala geceleri kabus görüyor. Size söylüyorum, dağda gördüğüm ile aynı ayıydı bu" dedi çiftçi panik sezilen bir hırsla.

Zorlu geçen yolculuğun ardından Dişbudak köyüne bir öğlen vakti gelmiş, bize köylülerin tarif ettiği üzere doğruca son saldırının gerçekleştiği çiftliğe varmıştık. Çiftçi yirmilerinde genç bir adamdı. Yolculuk ile günler geçtikçe, kıyafetlerime ve çizmelerime alışmıştım. Merhemim hayatı yeniden çekilir hale getirmişti. 

"İzler çok derin. Kapının çürük olmadığı da belli. Bu kapıyı kırabilmek için ayının ağırlığının muazzam olması lazım. sekiz yüz kilo, belki daha bile ağır. Onu ilk nerede gördüğünü söylemiştin?" diye sordu ustam elleri hala izlerin üzerindeydi.

"Çevredeki en iyi otlaklar Durman Dağı 'nda. Hayvanlarımızı otlatmak için ayda bir kaç defa, dağın kuzey yamacına gideriz, beyim. Orada dağın zirvelerinden akan bir şelale Durman Gölü 'ne akar. Gölün çevresi kuraklıktan nasibini almamıştır. Hayvanları iki gün boyunca otlatmak için kalıp, geri döneriz. Geçen ay, kamp kurmak için oraya gittiğimde, gece vakti çıka geldi" dedi çiftçi.

"Ateş yakmıyor muydun?" diye sordu ustam.

"Yakmaz olur muyum beyim. Çevrede kurtlar ve büyük kediler olduğunu herkes bilir. Gece ateşin sönmesine asla izin vermeyiz" dedi çiftçi kendi ayaklarına düşen bakışları ile.

Olayı hatırlamak genç adamı daha da huzursuzlandırmıştı.

"Gece dağdan indiğinde daha uyumamıştım. Ateşin başında, yanımda getirdiğim azığı yiyordum. Bütün hayvanlarım huzursuzlandı. Koyunlarım dağ tarafından çekilip göle doğru gerilemeye başladılar. Bir sorun olduğunu hemen anladım. Meşalemi elime alıp hemen doğruldum" dedi adam. 

Başını yerden kaldırıp ustama baktı. Gözleri anılarının getirdiği korku ile büyümüştü. 

"Ne gördün?" diye sordu ustam. ayağa kalkıp elini çiftçinin omzuna koyarken.

"Devasa bir karartı. Bir at kadar hızlı bir şekilde dağın yamacından üzerimize koşuyordu. Beni elimde meşale ile görünce durduğunu sanıyorum. Benim gözlerim onu karanlıkta seçemiyordu ama donup kalmıştım" diye konuşan çiftçinin sesi sona doğru cılızlaştı. 

Zavallı adamcağız zor günler geçirmişti. Kendimi onun yerine koyunca, daha cesur davranabileceğimden emin değildim. Üstüne doğru koşan, bir tonluk devasa bir ölüm. Ustam, adamın omzunda duran elini sıktı.

"Sonra ne oldu, Bay Gilbert?" diye sordu.

"Sonra sesini duydum. Kükredi. Korkunç ses ile buz kestim ve meşaleyi yere düşürdüm. Bütün hayvanlarım kaçışmaya başladı. Ben... Onları arkamda bırakıp köye doğru kaçtım. Bütün gece koştum. Sanki sesini arkamda duyar gibiydim. Köye varana kadar duramadım" dedi korkusundan utanmış gibi boynu hala büküktü. 

"Doğru olanı yaptınız, Bay Gilbert. Öyle bir yaratık ile açıkça savaşmak kesin bir ölüm demektir. Ailenizin size ihtiyacı var" diye teselli ettim ustam çiftçiyi.

"Haklısınız beyim. Keşke elimden fazlası gelseydi. Çiftliği rahmetli babamdan alalı yalnızca aylar oldu ve bir sürü hayvanımı daha şimdiden kaybettim. Köylülere olanları anlatınca hep beraber göle tekrar gittik. Orası... Her yer kan içindeydi. Elli dört hayvandan geriye yalnızca otuz sekiz tanesi döndü. Diğerleri... Yani, onlar ya yenildi ya kayboldular. Bilmiyorum" dedi çiftçi.

EJDER RUH 1. KİTAPWhere stories live. Discover now