3/2 'Şeytan'ın Evlatlığı'

830 60 43
                                    

Mutlu yıllar!

B E D E L

3. Seri

Şeytan'ın Evlatlığı

"O nasıl öldü?" diye sorduğunda doktor bakışlarımı kaldırdım. Kendinden emin durmaya çalışsada iradesi her an kırılacak gibi duruyordu. O an fark ettim. Dün bana sormak istediği soru aslında buydu. Onu zorlayan ve cevabından çekindiği o soru. Belki de bunları zihnimin uydurduğu bir kısımdan dökülenler olarak görüyor belki de tamamen buna inanıyordu. Belki gerçek olabilecek olması onu ürkütüyor ve hikâyelerin sınırları gözünü korkutuyordu.

Fakat tüm bunlara rağmen merak ediyor ve duymak istiyordu. Beni delirten bu olay ne kadar korkunç olabilirdi? Onu korkutabilir miydi? Belki de kendine bir şeyleri kanıtlamak istiyordu. Benim yorumumla değişen her duygusunun altında sadece bir gerçek vardı. Ne kadar kötü olursa olsun, dinlemek istiyordu.

"Bunu dinlemek istediğinize emin misiniz?" diye sordum. Yutkunduğunu görebiliyordum ama görmemi istediğinden emin değildim. Gözleri hayır diyordu ancak başını sallamakla yetindi. Onu korkutan şeyin hikâyemi yoksa gerçekliği mi olduğunu ayırt etmek çok güçtü.

"Hım," dedim kaşlarımı kaldırıp başımı sol omzuma yatırdım. "Bu zor olacak." derken sesim fazla kirli çıkmıştı. O ana gitmek en büyük korkularımdan biriydi. Bu yüzden içimdeki her yansıma beni o ana çekip onlardan kaçmama neden oluyorlardı. Onlar hep istemesemde zayıf noktalarımı biliyorlardı. Ve ben ne kadar kaçmaya çalışsamda o geceden sonra birgün bile yaşayamamıştım.

"Uzun bir yol gitmiştik; karanlık, fazla virajlı, karların üzerindeki o tekerlek izlerini izleyerek yağan lapa lapa karın altında ilerledik. O karı sadece arabanın farları sayesinde görebiliyordum. Ve onlar daha yere kavuşamadan onları yok ediyorduk hızla. Tuhaf, kasvetli bir evin önünde durduk. Yabancı bir evdi, anıları yabancı, ruhları yabancı, gölgeleri yabancı bir ev...

Kapının önünde bekliyordum. Yağız tuhaf davranıyordu. Hiç yapmayacağı bir şey yaparak intikamını kanlı elleriyle bana uzatıyordu," Başımı iki yana salladım. "Bu onun yapacağı bir şey değildi. O an da bu tuhaf gelmişti bana, gidecek gibi konuşuyordu. Her şey bitiyor gibi, onu bir daha göremeyecekmişim gibi... Hissetmiş gibi konuşuyordu doktor, anlayabiliyor musun, öleceğini biliyormuş gibi konuşuyordu.

Bana veda ediyordu...

Benden gidiyordu."

Biliyor muydun Yağız gerçekten, biliyor muydun?

Duraksayıp sessizleşmem ne kadar uzun sürdü farkında değildim, "Sonra?" diye sormasıyla tekrar kendime geldiğimde her şeyi sil baştan tekrar yaşadığımı fark ettim. Ah doktor, söz verdim, her şeyi anlatıp öyle gideceğim. Yoksa bunu tekrar hiçbir ruh yaşatamaz bana.

"Sonra yüzüme kan sıçradı. Daha cümlesini bitirmeden, daha vedasını edemeden, daha bana dokunamadan canına kastetti o." Derin bir nefesle yükseldiğimde tekrar bir soru sorarak durdurdu beni. 

"O," Yutkundum. "Kim?" diyerek araya girdiğinde dişlerimle birlikte tırnaklarımı da her zamanki gibi avuçlarıma geçirdiğimi fark ettim. Doktor fazla derinlere iniyorsun, yapma, orası çok karanlık.

"O," dediğimde yine sustum. Hayatımda anlatmak istemediğim çok fazla o vardı. Ve ben o'nlardan nefret ediyordum. "O, şeytanın evlatlığı." diyerek yumruklarımı sıktım. "O tek bedende yaşayan şeytanın yedi oğlunu içinde besleyen en tuhaf fani. O tanımak istemeyeceğiniz, dünya üzerinde yaşamış olan Ebu Cehil'den sonraki en kötü insan. Tanımadığınız için çok şanslısınız."

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin