25.bölüm 'Kumar'

9.8K 416 12
                                    

"Ruhunu arzuluyorum, çocuk. Onu istiyorum."

O ağır yaralı, sana verirsem ellerinde ölür...

Öyle bir kara ki; siyaha ihanet. Söylesene, sen kötülüğün hangi tonusun? Sen nerede tanıdın karanlığı? Sen neler feda ettin ona! Sen! Sevildin mi çocuk hiç, öğrendin mi ne demek olduğunu? Sen hiç derinlere daldın mı? Hiç ağladın mı? Hiç haykırdın mı çocuk? Sana kapanması imkansız yaralar açtı mı hayat? Sana da döndü mü sırtını, sen de çaresiz kaldın mı? 

Sen hiç öldün mü çocuk? 

~

Evet, ölmüşsün. Çaresizliğin ne demek olduğunu en acı bir şekilde öğrenmişsin. Yanlış yapmış, büyük kaybetmişsin. Sen, senden gitmişsin, Yağız. Sen kendinden vazgeçmişsin. Küsmüşsün, ağlamışsın, kendi canını yakmışsın ama eyvallah dememişsin. Yağız sen büyümüşsün.

Sen, bir idam mahkumunun son dileği sorulduğunda bedel diyecek kadar kalpsizleşmişsin. Sen öfkeyi koyununa almış, intikamla sevişmişsin. Sen terk edilmişsin, adam. Sen yalnız kalmışsın. Sen hayallerini öldürmüşsün. Sen katilsin adam. Kendi canının katilisin. Sen en büyük kötülüğü kendine yapmışsın. Kendini feda etmişsin ama ölememişsin. Ondan çektiğin bu ıstırap, ondan bu sessizliğin.

***

Cengiz başımızda öfkeyle elleri belinde dolanırken, Beyza gözlerini önümüzde duran sehpaya dikmiş söyleyecek mantıklı bir bahane arıyordu. "Evet, seni dinliyorum Mira? Emre'ye kafa atan o adam kimdi?" dedi Emre sonunda sandalyesine otururken derin bir nefes aldı.

"Emre'nin burnunu kırmış." dediğinde içimde ki gülme dürtüsünü bastırmaya çalışarak boğazımı temizledim. Hak etmişti. "Dava etmek isterse?" diye sorduğunda bu sorudan çok tehdit gibi duruyordu. Kaşlarımı çattım.

"Dava etmek mi istiyor?" diye sordum. Şaşkınlığım ifademe yayılırken, "O zaman bende onu dava etmek zorunda kalırım. Sonuçta beni öpmeye çalıştığı için burnu kırıldı." dedim. Dava edecekmiş. Hah! Ne davasından bahsediyorlardı? Bana namuslu ayağına yatmama mı söyleyen bir zengin züppesi beni öpmeye çalışıp birde dava mı açacaktı? Hemde Yağız'a. Başta konu Yağız'a değdiğinde akan sular buz kesiyordu. Yağız, Emre'nin ona dava açacağını duysa nasıl bir tepki verirdi? Güler, sinirlenir? 

Beni, o ağlayarak mahkeme salonundan çıkmak zorunda kalan savunmasız kızla bir mi tutuyorlardı? Yanılıyorlardı. Kimsesiz, güçsüz biri değildim. Yağız'a karşı böyle olmamın nedenleri vardı ama bir başkasına, asla! Ben küçük savunmasız bir kız değildim. Davaysa dava. Çekinmeden Emre'ye dava açabilirdim.

"Seni öpmeye mi alışıyordu?" diye sordu Cengiz oldukça şaşkın bir ifadeyle yüzümü incelerken öfkesini bastıramadığı çenesinin kasılmasından anlaşılıyordu. Başımı onu onaylayacak bir şekilde salladım. "Ben bilmiyorum." derken ciddi bir ifade takınmıştı. Yüzünde ki mahcup bir hal alırken ben o mahcupluğu izlerken rahat bir tavır almıştım. Bu hissizlik bulaşıcı mıydı? Bir an ifademi toplamaya çalıştım. Yağız gibi davranmıştım.

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin