49.bölüm 'Hurricane'

8.2K 410 57
                                    

Söyle bana, bir hayat kurtarmak için öldürecek miydin?

Söyle bana, haklı olduğunu kanıtlamak için öldürecek miydin?

Parçala, parçala, yak, hepsini yak!

Hiçbir şeyi değiştiremediğin için üzgünsen...

Thirty Seconds To Mars - Hurricane

Kanımda ki alkolün etkisi yükseldikçe zincire vurulmuş olan öfkemin gücü artıyordu. Zincirlerini duvarlarından zorlayan öfkem Yağız'ın ki ile kıyaslanamazdı belki ama gözümün kararmasına yeterdi. Hissizliği elime aldığım zaman ona içimdekileri kusacaktım ama şu an içki etkisini henüz o kadar da göstermemişti. Belkide o üçüncü şişeyi bitirmeliydim belki ancak bu şekilde dilimin kemiğini kırar ve Yağız'a bağırabilirdim.

Yağız'ın her adımında irademin kırıldığını hissediyordum. Gözlerime bu şekilde bakarken dudaklarımı aralamam bile şans olabilirdi. Sakinliği ben de kaçma hissi uyandırıyordu. Gözlerine sinen karanlık, gözlerinde ki küçük gri çukurların üzerine örtünmüştü. Kararlılığı hiçbir zaman kendinden ödün vermeyen o yıkılmaz görüntüsü, karşısında iyiden iyiye içim içimi yemeye başlamıştı bile. Acaba ne yapacaktı? 

Rüzgarının bile beni yıka bileceğinden emindim. Bunları düşünmeden sadece kendimi öfkelendirip, ona karşı koyabilmem için Ediz'in cümlelerinin zihnime yayılmasına izin verdim. Ve karşı karşıya gelen Yağız'dan nefret edip onu savunan yanım, bu kelimeleri silah olarak eline aldı. İçimde fitili yakılan bu savaş meşalesinin, kıvılcımlarının gözlerimde yer aldığına emindim. 

Ve beklediğim o kelimeler bilincimin kuytularından süzülerek sanki bir sur ıslığı üflediler. Bu; kıyameti başlatacak olan ıslık içimde üflenmişti ve içimde ki kıyametin ilk adımlarını atmasını sağladı. Bu savaşın başlaması demekti ve Yağız'dan nefret eden yanlarım ellerinde ki kelimeleri bir kılıç gibi Yağız'dan olan yanlarıma geçirip, içimdeki Yağız adına olan ilk cinayeti işlediler. Dışarıda ki durum ise farklıydı. Dışarıda Yağız'ın benim adıma işleyeceği bir cinayet vardı. Ben onu içimde öldürürken o beni, gerçekten öldürecekti belkide?

Yağız daha da yaklaştığında gözleri bir an Tuna'nın üzerinde derin bir şekilde gezdi fakat uzun sürmeden yeniden benim gözlerine yöneldi.

Yağız tam önümde durduğunda, gözleri bir an olsun gözlerimden ayrılmıyordu. Dudakları düz bir çizgi halini alırken, gözlerinde ki ifadeyi anlatmaya cesaret edemedim. Tam yanımda Tuna vardı ve o bakışlara şahitlik etse de eminim benim o bakışlardan aldığım öldürücü darbeleri göremiyordu. Yağız hiçbir şey söylemedi ve bileğimi kavrayarak arkasını döndü ve Tuna'ya yeniden bakmadı bile. Beni kolumdan sürüklerken, Tuna araya girdi. 

Tuna benim bileğimi tutup, Yağız'ın geri dönmesini sağladı. "Bırak kızın bileğini." dedi Yağız'a. Ah, hayır. Bu Tuna'nın yapacağını düşündüğüm en kötü şeydi. Yağız onu fark etmemişken, neden araya girmek zorundaydı ki. Yağız'ın ruhsuz ifadesine meydan okuyan ölümcül derecede sakin kalan dudakları aralandı. Bir şey söyleyecek gibi oldu ama dudaklarında hiçbir kelime yer almadı. Ardından bakışları bana dönmeden bileğini tutan elinin hemen üzerinde duran, Tuna'nın kolumu tuttuğu eline baktı. İfadesinde hiçbir oynama olmadı. 

Ben korkuyla yüzünde ki en ufak değişimi görme amacıyla gözlerimi yüzünden ayırmıyor dikkatle onu ve o güzel yüzünü inceliyordum. "O elini çek." dedi Yağız. Kanıma işleyecek kadar sakin bir ses tonuyla. 

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin