5.bölüm 'Mavi Düşman'

16K 597 52
                                    

Bölümü düzenlemiş olmama rağmen düzenlenmemiş gibi görünüyor, güncelleyip okumanızı tavsiye ediyorum.

Bölüm Şarkısı;

P!nk - Try 

Ölüm; asılsız ruhlar için bir armağandı. Çocuklar için ise, bir düş kırıklığı. O, asılsız ruhuma bir armağan sunuyordu, içimde ki çocuğun düşlerini öldürdüğünü bilmeden.

Ölümü ruhuma bir şarap kadehinde kendi kanıyla sunarken, gözlerinin içine baktığı kişinin aslında küçüklüğüm olduğunu bilmiyordu.

Ben yavaş yavaş yudumlarken ölümü, küçüklüğüm ağır ağır çürüyordu, henüz ölmeden. Çürüyen küçüklüğüm, ruhumun emeliydi aslında...

Ölüm ona kırmızı kurdeleyle bağlanmış küçük beyaz bir tabut hediye ediyordu. Ölümü oyun sanan küçüklüğüm gözlerini tekrar açamayacağını bilmeden kapıyor, o adam hediye ettiği için yatıyordu tabuta, bir daha kalkamayacağını bilmeden! Bu yüzden kızgındı ruhum, küçüklüğümün aklını çelen bu adam haberi bile olmadan ona ölümü sunduğunda, saf küçüklüğüm sorgulamadan kabul edecekti çünkü. Bunu bildiğimizden korkuyorduk. Bunu bildiğimizden kızgındık. Çünkü daha önce o küçüğe ulaşabilen bir adam olmamıştı, kimse onu fark etmemiş, kimse onun gözlerine bakıp, ona dokunamamıştı. Kimse aklını çelebilecek kadar ölüm kokulu cümleler kuramamıştı. İçimde ki karanlığın sahibi asi küçük, onu fark eden bu adamın kokusu olan ölümün peşine takılmıştı. Onu veremezdim, onu kaybedemezdim. Bu yüzden olabildiğince saklanmalıydım, olabildiğince kaçırmalıydım gözlerimi ruhumun kusurlarını bile görebilen o gözlerinden. Fark ederse kendimi de kaybederdim o küçükle birlikte. Bunu bilmemeliydi.

Şşt! Bunu bilmemeli...

Oturduğum sandalyeden kalktım. Terleyen avuç içlerimi bacaklarıma sürtüp, derin bir nefes aldım. Selen'in hemen önünde durup ne duyduğunu öğrenmek için ağzını arayacağım sırada, "İyi misiniz? Sanırım kavga ettiniz," dedi tekrar ardında ki Yağız'ın çıktığı kapıya bakıp, "Yağız bey sinirli görünüyordu. Size bağırmadı değil mi? Babanız bunu bilmemeli..." diye devam ettiği sırada kolunu sıvazlayıp, "Önemli bir şey yok, iyiyim. Biraz tartıştık, barışırız. Bu aramızda kalırsa sevinirim." diyerek hafif başımı omzuma yatırıp gülümsemeye çalıştım. Yağız'ı sinirli görmüştü sadece, bir şey duymamıştı.

"Tabii söylemem." dedi başımı sallayıp iyi olup olmadığım konusunda emin olamadığı her halinden belliydi. Gülümsememi dudaklarıma daha fazla yaymaya çalışırken, kendime işkence ediyordum. İçimde bir iç savaş çıkmışken gülümsemeye çalışmak sinirlerimi de yoruyordu. Onun yüzünden duygularımla hislerim birbirine girmişti ve ben arada kalmıştım. Bu suçluluğum yüzünden çok yaşadığım bir şeydi ve şimdi hiç tanımadığım bir adam için tekrar bir maske takmak zorundaydım.

"Teşekkür ederim." dedim en kısık ses tonumla. Elimi kolundan alarak, başka bir cümle kurmasına izin vermeden merdivenlere yöneldim. Selen'in gözleri yüzümü göremeyeceği bir duruma geldiğinde yüzümde ki ifade anında silinmişti. Bundan da nefret ediyordum. Kendime gittikçe yabancılaşıyordum. Gerçek olan maske mi, yoksa şu an ki ifadem mi, beynim bunu algılamakta artık zorlanıyordu.

Ne yapacağım konusunda düşünmeliydim bir de. İçki içemeyeceğimi, Yağız da çok iyi biliyordu. Kolay sarhoş olabiliyordum. Zihnim bulandığında içimde ki düşmanım ipleri kendi eline alıyordu ve o hüküm sürerken kurduğum cümleler hiç hoş olmuyordu. Karşımdakini kırdığım gibi kendime de zarar verebiliyordum. Bana gerçekleri söylemem konusunda baskı yaparak korktuğum karanlığımda gizlenen karanlık ruhumun zincirlerini kırmasına izin veriyordu. Ertesi sabah neler olduğunu hatırlamasam da içimde ki boşluğu dolduracak bir şey bulamıyordum. Sanki bir şeyler siliniyordu ve içimde bir boşluk oluşuyordu. O karanlık bunun gibi boşluklarla doluydu.

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin