YAĞIZ KARA

6.1K 309 49
                                    

Ben bir hikayeyim.

Ben bir ayrılığım.

Sadece yanan köprüdeki bir kahramanım.

Yaralarımı görebiliyor musun?

*Ben senin korktuğun gerçeğim.

Yanan köprüde ki bir kurbanım.

Yaralarımı görebiliyor musun? 

Kalbimi hissedebiliyor musun?

Boy Epic - Scars Okurken dinlemenizi öneriyorum.

30.bölüm 'Affet Beni'

31.bölüm 'Soytarı' Bölümleri arası Yağız'ın bakış açısından yazılmıştır.

Yağız'dan...

"Annenin ölüm emrini ben verdim." Bu cümle beyninde yankılandıkça Yağız'ın öfkesi bile parça parça bölünerek ayrı bir ordu oluşturuyordu. Her defasında daha şiddetli oluyordu bu sesin, zihninde bıraktığı ağırlık. Yağız, ilk kez bir cümlenin ağırlığının altında eziliyordu. Zaten her şeyini almamış mıydı babası? Elinde ne var ne yoksa ölümle cezalandırmamış mıydı en ufak hatasında, onu. Nasıl annesini de alabilirdi ondan? Ki annesinden başka hiçbir şeyinin kalmadığını bildiği halde. Hangi baba yapardı ki bunu evladına. Yağız sinirinden solurken her aldığı nefes yanarak can veriyordu içinde. İçinde, babasını vurduğu kurşunla kıvılcımlanmış bir ateş vardı. Ve o ateş, bu cümleyle lava dönüşmüştü.

Yeniden kafasına dikti elinde ki viski şişesini. Artık içki bile alışkanlık yapmış, yakmıyordu boğazını uzun zamandır. Sigarasından bir nefes daha çekti alabildiğine, o da yardımcı olmuyordu beyninde yankılanıp duran bu cümleyi susturmaya. Daha ne kadar devam edecekti bu? Yağız'ın, düşündüğü tek şey ise annesi diğer her şeyi gibi babası yüzünden ölmüştü ve karşısında ona korkuyla bütünleşmiş, endişeyle bakan bu kıza artık bir şey yapmayacak olmasıydı. Nasıl yapabilirdi ki? Emri o adam vermişken, bu kıza ne yapabilirdi daha?

"Yeter!" diye tısladı Kaan. Kaç gün olmuştu sahi burada uyumadan oturup içeli? Ne kadardır orada oturmuş onu izliyorlardı? "Yeter. Yapmak istediğin buydu, yaptın. Sorun ne?" diye sordu Kaan. Sorun neydi? İlk kez Adnan oğlundan, affetmesini istemişti kendisini. Ve bu çok ağırdı. İlk kez özür dilemişti. Ona olan nefreti gittikçe büyüyordu. İçinde bir yerlerde babasına karşı ne kadar öldürmüş olsa da dinmeyen bir ateş vardı ve gittikçe büyüyordu. Peki neden? Neden böyle bir şey yapmıştı? 

Yağız sigarasından bir duman daha çekti. Dumanın dudaklarından süzülmesine izin vermeden, şişeyi başına dikti. Çok fazla soru vardı ve cevap yoktu. Ne zamandır böyle hisseder olmuştu? Ne zamandır bu kadar düşünmüştü? Birini öldürdükten sonra vicdan azabı duymazdı ki o. İçi acımaz, pişman olmazdı! Peki nereden peyda olmuştu içinde ki bu uzun zamandır varlığından bile şüphe ettiren duygu. Bu hissettiği neydi? Allah aşkına neydi bu! Bu duyguyu içinde bulabilse onunda düşünmeden katili olacaktı, fakat bu his bedeninde değil, beyninde değil, olmadığını düşündüğü kalbinde saklanıyordu sanki. Neden kötü hissediyordu kendini? Ya da yanlış soruyu mu soruyordu kendine, yanlış soru muydu bu? Neden değil, kimin yüzünden kötü hissediyordu? Böyle mi sormalıydı?

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin