35.bölüm 'Araf'

12.8K 472 38
                                    

Arafında kaldım. Hangi yanın cennet, hangisi cehennem? Söylesene, haram kadar cazip misin sen?

Yine aynı hisler içinde kalan bedenim artık tepki vermiyordu. İçimde dönüp duran tek düşünce Yağız'ın nasıl olduğuydu. Askıda kalan bedenim rüzgarında etsiyle sallanırken, düşüncelerim beynimde ki enkaza yenik düşmüştü. Hisler bir bir terk etmişti bedenimi. Görüş acımda sadece uzakta ışıklarını gördüğüm şehir, hemen önümde ise teknenin demirden beyaz duvarı duyuyordu. Soğuk suların dalgaları gürültüyle geminin demirleriyle buluşuyordu. Soğuk yine sokulmaya başlamıştı bedenime. Üşüyordum. 

Beni tutanın ne olduğunu bilmiyordum. Bir süredir bu şekilde duruyordum. Yukarıdan gelen sesler boğuktu ve anlaşılmıyordu. Soğuk derimin altına işlerken, bağırmak için yeltenmiş ama boğazımda ki yumruyu hesaba katmamıştım. Sesim yukarıya ulaşmadan parçalanıp suya dökülmüştü. Artık titremeye başlarken, dudaklarım kurumuş, saçlarım her rüzgârın vurmasıyla yüzümü yalayıp geçiyordu. Dikiş yarama dayanan ipin baskısı daha da artmıştı. İp biraz daha yukarılara çıkmış, elbisemi de yukarılara çekiyordu. Yavaş yavaş ipten kayıyordum. 

"Yağız!" diye bağırdım alabildiğince. Sesim ne kadar yukarı çıkmıştı bilmiyordum ama elbisenin göbek dekoltesi olan bölümden yırtılma sesleri gelmeye başlamıştı. İp göğsümün altına baskı uygularken, elbise fazla dayanamayacak yırtılacaktı. "Yağız!" diye yeniden bağırdım. Tanrım, suya düşersem bu kadar yüksekten direk yatın altına girebilirdim. Eğer şansım yaver giderse büyük bir dalgayla kurtulabilirdim. Ama yüzmeyi bilmemem ve korkuyla paniklememden boğulmam uzun sürmezdi. Hayır bu şekilde ölmek istemiyordum. Annem gibi.. onu hatırlayıp.. yaşadıklarını yaşayarak ölmek istemiyordum. 

İpte bir kıpırdanma olmuş hemen ardından ağır ağır yukarı çekilmeye başlanmıştı. Bir an geri bırakılıp, tutuldu. Bu ipten biraz daha kaymamı sağlamıştı. İp göğsüme daha da otururken, karnımda ki yarayı da geriyordu. Yukarıda ne oluyordu? Yeniden hızla çekilmeye başlandı. Karanlığın kollarından yukarı çekilirken, görüntü önüme bir film afişi gibi asıldı. Tanrım  beni tutan hala Yağız'dı. 

Etrafında birkaç kişi vardı. Ediz gitmişti. Ve Yağız'ın ipi sardığı eli mosmor olmuş kanın ipe karıştığını görmek zor değildi. Yağız'ın ağzında ki kan çenesine kadar akmış, hemen ayaklarının önünde ki zemine yayılmış ve üzerinde ki ayak izleriyle dağılmış olan kan ona aitti. Tam olarak belli olmasa da gömleğinin rengi ıslak bir parlaklığa bürünmüştü.  

Neresinden vurulduğunu görmeye çalışıyordum. Ama o beni çekmeye çalışmakla meşguldü. İki eliyle ipe asılmıştı. Yere ki adamlardan bazıları kıpırdarken, birinin kalktığını gördüm. Yüzüne kan bulaşmıştı. Sanki yorulmuş gibi soluklanıyordu. "Yeter." dedi adam tek nefeste. Nefesi son hecesinde kesilmişti. "Bırak artık kızı." Yağız'a doğru atılırken, benim aşağıda olduğum dakikalar boyunca dövüştükleri her hallerinden belliydi.

"Bırak, ikinizde öleceksiniz." dedi adam. "Pes et artık!" diye bağırdı hala beni çekmeye çalışan Yağız'a. Yağız berbat görünüyordu. İpin ucunu koltuğunun altına sıkıştırıp, o adama çevirdi başını. Omzunda ki kanın boynuna bulaştığını görebiliyordum. Omzundan vurulmuş olmalıydı. İpten biraz daha kayarken, bağlı olan ellerimle ipe tutundum.  

"Hayır." dedi Yağız kısılan nefesiyle. "Ben pes etmem."

Bu durumdayken bile pes etmemekten mi bahsediyordu? Yer onun kanına boyanmıştı. Gözleri baygın bakıyor, gücünü kullanamıyordu. Sesi bile yerinde değilken, hala pes etmemek mi? Bayılmak üzereydi. Adam vazgeçen bir ifadeyle Yağız'a öylece bakarken, buruk bir gülümseme yerleştirdi dudaklarına. "Aslında seni öldürmem gerekiyor." dedi kısık bir sesle. "Ama daha önce hiç böyle bir adam görmedim." derken gözleri parlıyordu. "Bu kızı ne kadar sevdiğini görebiliyorum. Çok güçlüsün."

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin