9.bölüm 'Davetsiz Misafir'

11.7K 569 14
                                    

Fazla sessiz bir yolculuktan sonra otele varmış ve asansörün gelmesini bekliyorduk. Yağız'ın bakışları yol boyunca üstümdeydi ve beni süzüyordu. Ne var diye attığım bakışları bile görmezden gelerek ciddiyetini bozmadan gözlerimin içine bakmaya devam ediyordu. Bilmeden bir şey mi yapmıştım? Ne olduğunu bilmesem de bakışları yüzünden bir suçluluk çekmiyor değildim ama bu duygu fazla sürmeden kayboluyor ve ona tekrar bakmam için bana cesaret veriyordu. 

Sonunda asansör geldiğinde benden önce binmiş ve bakışlarını tekrar yüzümde sabitlemişti. Gözlerine gözlerimi kısıp bakarak, asansöre bindim. Daha fazla dayanamayarak, "Neden bana öyle bakıyorsun?" diye sordum. Sesimde yeter tınıları gizliydi. Bunu anlamasını umarak, soran gözlerle gözlerini incelemeye devam ettim.  

Cevap vermedi. 

"Yağız?" diye üstelediğimde gözlerini kısarak gözlerime baktı.

"Yine rahat durmadın, değil mi?" diye sorduğu sırada asansör ineceğimiz katta durmuştu. Gözlerini benden alarak, asansörden indi. Ardından inerek, "Ne demek istiyorsun?" deyip gerçek anlamda ne dediğini anlamadığımı belli ederek bakışlarımı yüzünde sabitledim. Teorim doğruydu benden şüpheleniyordu. Bir şeyler yaptığımı sanıyordu ama hiçbir şeyden haberim yoktu. Neyden şüphelendiğini bile bilmiyordum, olaya o kadar uzaktım. Ve bir o kadar da olayın merkezindeydim. Telefonda kiminle konuşmuştu? Ne öğrenmişti ki böyle düşünüyordu?

Kaldığımız odanın kapısını işaret parmağıyla tıklattı ve bakışlarını yerden alarak bana çevirdi. "Şimdi öğreneceğiz." diyerek yeniden bakışlarını kapıya çevirdi ve kapı açıldı. Yağız'ın üç dört adım gerisinde duruyordum. Yağız'ın bakışları donarak bir şey üzerinde takılırken, neye baktığını görmek için yüzünü inceleyerek yanına gidip, eğilerek yüzüne baktım.

Bakışlarını gözlerime çevirdiğinde sinirden kaşları çatılmıştı. Gözlerinden buhar çıkıyordu sanki. "Bunun cezasını ödeyeceğini biliyorsun, değil mi?!" diye hırladı dişlerinin arasından. Dişlerini sıktığı için çenesi kas katı kesilmişti ve öfkesi, bariz bir şekilde yüzünden okunuyordu. Doğrularak anlamayan gözlerle gözlerine bakıp, gözlerimi yüzünden kaçırarak odaya girmek için adım attım. Adımım ile beraber olduğum yere çivilenip, inanamayarak bana bakan Hera'ya baktım. Bakışlarım omzumun üstünden Yağız'a döndüğünde o da sinirden kudurmuş bir şekilde bana bakıyordu. Hera'yı benim çağırdığımı mı sanıyordu? Hera şaşkın bakışlarını bize sabitlemiş Kaan'ın önünde ellerini göğsünün hemen altında birleştirmiş, içeri girmemizi bekliyordu.

Başımı hafifçe sağa sola sallayarak büyüyen gözlerimle Hera'yı benim çağırmadığı mı anlatmak istemesem de Yağız'ın kendini zor tutuyormuş gibi bakışlarını daha daha alevlendirmesi bakışlarımı kaçırıp, önüme dönmemi sağladı. Tanrım! Onu ben çağırmamıştım. Nasıl çağırabilirdim ki? Telefonumu kendi kırmıştı.

Kaan'ın endişeli bakışları Yağız'ın üzerinde geziyordu. İkisi de benden şüpheleniyorlardı.

"Biri bana burada neler olduğunu açıklayabilir mi?" Hera'nın meraklı gözlerini ben de sabitlemişti. Ne diyeceğimi düşünerek yanına ağır adımlarla ilerledim. "Buraya nasıl geldin?" diye sordum.

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin