55.bölüm 'Anılar'

7.3K 341 109
                                    

Acımı bitirecek misin?

Hayatımı alacak mısın?Beni kanatacak mısın?

Kurumam için beni asacak mısın?

Gece yarısı yağmurunda, ruhumu alacak mısın?

Kemiklerimi kırabilir misin?

Tenimi yakacak mısın?Arzumu tadabilir misin?

Günahımı Hissedebilir Misin?

Baksana hayatta bir israfım.

Sadece kendimi öldürmeliyim.

*Gittiğimde beni özleyecek misin?

Lund - Broken

Bu bölüm 18 yaşından küçük olan arkadaşların okuyamayacağı kadar dehşet bir bölüm oldu. Hiç değilse sadece bir kısmı. Bu uyarımı dikkate almanızı tavsiye ederim. Psikolojik bir sarsıntıya neden olmak istemiyorum. İnce olarak yazdığım yerleri okumamanızı tavsiye ediyorum. Sevgiler...

Günahımı hissedebilir misin?

Eski bir evin yıkılmaya yüz tutmuş bir odası gibiydim. Duvarlarımda ki boyalar kavlamış, sakladığım tüm hatıralar, oda da yaşayan tüm sesler kahkahalar, her şey karanlığın getirdiği sessizliğe bürünmüştü. Terk edilmiş virane bir ev gibiydim. Sakladığım bütün anılar, kavlayarak yere düşen kireç ve boyaların üzerindeydi ve yeniden canlanmaları için bana ihtiyaçları vardı, sanki. 

Büyük bir sessizlik ve koyu bir karanlık. Toz kaplamış anılar ve o terk edilmiş ev... Ve yıllardır insan yüzü görmeyen duvarlarım isyan edercesine zayıflamış, dökülmüştü. Yıllar sonra evime misafir olan ve sadece saklanmak için giren genç bir adam. En fazla 16-17 yaşların da. Nefes nefese kalmış olmasına rağmen elinde tuttuğu sigarasından bir nefes alıyor. Dudaklarından süzülen duman o adama ayak uydurarak telaşlı. Adam, dökülmüş duvarlarımdan birine yaslanıyor. Saçları çıplak gibi hissettiren boyasız duvarıma sürtünüyor. Kokusu o duvarıma siniyor ve odaya gittikçe yayılıyor, dudaklarından süzülen dumanla birlikte. Onu hissediyorum.

Bir süre dinmeye başlayan nefes alışverişlerini dinliyorum. Yüzüne bakıyorum alabildiğine.. Hoş bir güzelliğe sahip. Bunun ona miras kaldığı çok açık. Belinde ki silahı çıkarıp, neredeyse odayı aydınlatan tek şey olan ve neredeyse yok sayılacak kadar kırık dökük olan, penceremden dışarıya bakıyor. Saklandığı birileri var ve bulunduğum dar sokakta etrafa bakınan birkaç kişi daha. Onlar da silahlılar. Sokağı dolduran telefon sesi genç adamın biraz daha dikkat kesilmesini sağlıyor. Telaşı her halinden belli olan diğer adam, telefonu cebinden çıkarıp kulağına dayıyor. Bir süre karşı tarafı dinliyor, genç adam ise adamın ifadesini analiz edercesine pür dikkat onu izliyor.  "İzini kaybettik, Adnan bey." diyor hemen kapımın birkaç metre ilerisinde duran adam. "Özür dileriz. Tamam, efendim." diyerek telefonu kapatıyor adam. 

"Aramaya devam ediyoruz. Hangi deliğe girdiyse çıkarın şu piçi." diye bağırıyor adam. Adamlar sokaktan gidene kadar nefes alışverişleri hızlanmaya devam ediyor o, genç adamın. Korktuğunu hissedebiliyorum. Ve bu kötü hissetmeme ve onu duvarlarımla sarmamı istememe neden oluyor. Kapılarıma daha sıkı tutunuyorum. Kimse girip ona zarar veremesin diye. Onu bulamasınlar diye ona sarılıp, onu o adamlardan saklamak istiyorum.

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin