13.bölüm 'Ölüm'

13.1K 604 27
                                    

Ölüm sen ne korkunç bir şeysin.

Yağız'ın bakışları yüzümü bulduğunda şaşkınlıkla ona bakıyordum. Sanki yüzümde farklı bir şey görmüştü, bakışları değişti. Yüzümü inceleyen gözlerinde anlayamadığım anlamlar gezinmeye başladı. Beni annesine mi benzetmişti gerçekten? Yağız gözlerini kapattı ve kaşlarını çatarak bakışlarını Adnan'a çevirdi. 

Yağız'ın sırtında dolaşan bakışlarım bozguna uğramıştı. Böyle bir şey beklemeyen kalbimin ritmi bozulmuştu. Beni benzettiği kişi en olmadık, en olamayacak kişiydi. Yağız'ın annesine benzeyemezdim. Ben Yağız'ın nefretiydim. Bakışlarımı yere indirdim. Doğru olabilir miydi? Gerçekten Yağız'ın annesine benziyor olabilir miydim? Öyle olsa Yağız bunu daha önce fark ederdi değil mi? 

"Gözleri, sesi, teni. Her şeyi annene benziyor. Fark edemedin mi?" diyerek korumasına bir şeyi işaret eden Adnan, Yağız'ın dikkatini dağıtmayı başarmıştı. Sanki bunu yapmayı bekliyordu. Yağız sessizleşmişti, bir şeyler düşünüyordu. Bu sessizlik içimi kemiriyordu.

"Hera'yı bana ver." dedi Yağız başını dikleştirdi ve çenesini hafif yukarı kaldırdı. Yağız'ı alt etmek kolay değildi, dikkati dağılmamıştı. Adnan'ın ne yapmaya çalıştığını anlamıştı. Muhtemelen Adnan'ın planı Hera'yı bize vermeden kaçmaktı. Fakat Yağız bu tür oyunlara düşecek adam değildi, fazla kurnazdı. 

"Pekala." Adnan'ın Pekala demesiyle Hera'yı tutan koruma, onu Adnan'ın önüne doğru itti ve Hera yere düştü. Ben bir adım öne atılırken Yağız, öne doğru hamle yaptığında Adnan, elini Yağız'a doğru kaldırarak durmasını işaret etti.

"Yağız!" diye bağırdım Hera'nın düştüğünü gördüğümde. Onu bir sürü küçük taş bulunan bu topraklı yere itmiş! Öfkem kabarırken, "Güzelim, bekle." dedi Yağız. Beklemek mi? O orada öyle yerinden kalamaz hale gelmişken nasıl beklememi isterdi! "Yağız!" diye bağırdım bu kez sesimde gizlenen öfke baş kaldırmıştı. 

"Mira bekle!" diye bağırdı Yağız uyaran bakışları gözlerimde ki öfkeyi kesti. İçim içimi yerken, dişlerimi alt dudağıma geçirdim. Tırnaklarım avuç içlerime batarken, Merak etme, Yağız onu kurtaracak. diyerek kendimi ikna etmeye çalışıyordum. Ona, güvenmeye çalışıyordum.

"Ne zaman istediğini yaptım? Ne zaman istediğini verdim sana?" diye sordu Adnan. Yağız başını omzuna çevirdi ve Adnan'a baktı.

"Senden daha önce hiçbir şey istemedim." dedi Yağız, tekrar yürümek için adım attığında Adnan izin vermeden konuşmaya devam etti.

"İstedin. Sadece bir şey istedin, Yağız." diye diretti Adnan. Silahını Hera'ya doğrulttu. Bu sırada Hera dizlerinin üstüne oturmuştu. Kalbim göğüs kafesimi zorlarken bakışlarımı Yağız'a yöneldi. Neden öyle duruyordu. Silahı koşup elinden almalıydı! "Hatırlıyor musun?" Yağız durdu başını yere indirdi ve gözlerini kapattı. Sinirden ellerinin titrediğini görmek zor değildi. Elini yumruk yaptı ve yutkundu. Adem elmasından yutkunduğunu görebiliyordum. Başını kaldırdı ve tekrar Adnan'a baktı. Bu bakış asırlık bir bakıştı. Birçok anı yüklüydü. Belkide acı, nefret. Anlamı ağır olan bir bakıştı bu şahit olduğum. Gözlerini ağır bir taş kaldırıyormuş gibi kaldırmış, ilk önce önünde ki karanlığa ardında Adnan'a bakmıştı. Bu çok anlamlı bir bakıştı. Bir bakışla bile kırılabilir, bir bakışla bile yıkılabilirdi insan. Şu an Adnan, nasıl olur da gülümseye bilirdi?

"Evet. Senden sadece bir şey istemiştim. Ve haklısın, yapmadın." dedi kelimeleri kırılarak yere dökülüyormuş gibi sesi boğuk çıkıyordu. Kırgınlığı büyüktü. Belkide bu kırgınlık nefrete dönüşmüştü. Babasından ne istemişti ki yapmadığı için böyle bir öfkeye sahip olmuştu?

BEDEL - Azrail'in Gölgesi (Seri 1/3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin