On Sekizinci Bölüm

Start from the beginning
                                    

"Dans edelim mi?" Ağzım açık kalsada bu rüya değildi. Derin bana dönüp soran gözlerle baktı. Bende ona boş bakınca Mert'in uzattığı eli tutup "kısa keselim" dedi. Derin'in cevabına daha çok şaşırsamda karşıma geçip dans etmeye başladılar. Önüme döndüğümde Efe'nin gözleri benimkileri buldu. Gözleriyle Mert'in Derin'e sorduğu sorunun aynısını sormuştu.

Bende Efe'nin elini tutup piste geçmiştim. Başak ablanın salona girişini bile görmemiştim. Müziğin ne ara değiştiğini hele hiç duymamıştım. Kollarımı Efe'nin boynuna dolayıp ilk adımlarımı atmıştım.

(Derin Aksoy...)

"Bunu hiç beklemiyordum." sesizce kulağına eğilip söylemiştim. "O kadar da öküz değilim" Yüzümde küçük bir gülümseme kırıntısı oluştu. "Bileğin nasıl?" dünki düşüşü aklıma gelince sormadan edemedim.

Gülüp "daha iyi. Bir sonrakine kesinlikle katılmayacağım" dedi. "Zaten istesende katılamazsın. Gelecek seneye bir daha yapıcaz ama o zaman siz olmayacaksınız." Kollarımı boynuna daha sıkı sarıp ona daha çok yaklaşmıştım. "Belkide grupta kalmak isterim" dedi. "Bizimle dans etmeye kalkma yürümeye hasret kalırsın"

Dediğimi pek umursamasada yinede sevincini biraz kırdığımız biliyordum. "Zaten bende çok meraklı değildim ikide bir bileğimi kırmaya" dediğini umursamadan etrafı inceleneye başladım. Hemen sağ tarafımızda Efe ile Pelin dansa kalkmışlardı. Onlara göz kırpıp yanımızdan uzaklaşmalarını izledim.

(Ecem Seven...)

Tabağımı bitirip etrafta gezen garsonun elindeki tepsiye bıraktım. Tekrar yemeklerin olduğu tarafa gidip bir tabak daha hazırlamalarını söyledim. Tabağım hazır olurken aynı yerime dönüp bar toburesine oturdum.

Çok gecikmeden garson başımda belirince tabağı almak için uzandım fakat bir el benden önce davranıp tabağımı aldı. Garson şaşırsada gülen bir yüzle yanımdan uzaklaştı. Tabağımın kime gittiğini görmek için sağa döndüğümde bir çift bal rengi gözlerle karşılaştım. Üzerine giydiği takımla gözleri ve kasları "bana bakın!" dercesine bağırıyorlardı. Yanımdaki tabureye oturup elindeki tabağı sağ tarafına itti.

Sinirle "madem yemiyeceksin ver tabağımı" elimi ona uzattığımda sanki ben hiçbir şey söylememişim gibi elindeki telefona baktı. Ben neyle sınanıyorum Allahım! Sağ elimi masaya yaslayıp yüzümü avuç içime aldım. Oflayarak etrafıma bakınmaya başladım. Cihan ve Başak çoktan salona giriş yapmışlardı ama başları bir çok akrabanın mutluluk dilemesiyle doluydu ki ben kendi mutluluklarımı kendime dilemek zorunda kalmıştım. Salona şöyle bir gözlerimi gezdirdiğimde ani bir şok vücudumu sardı.

Derin ve Mert dansediyorlardı!

Nerdeyse iki ezeli düşmandılar.

Sol tarafıma baktığımda Mert ve Derin'in yarattığı şokun yarısını bile yaratamayan Efe ve Pelin'e baktım. Hadi onlar arkadaş. Bunlara ne oluyor? Tamam Derin kendi kararlarını verecek yaşta ama... Bilmiyorum. Gerçekten bu kızın ne yapmaya calıştığını anla... Sağımdan gelen dürtüyle o tarafa döndüm. "Dans edelim."

Bu nasıl bir öküzlük? Dans edelim...? Mi nerde? Edelim mi... Sorusundaki mi ye ne olmuştu? O olmadan da cümle kibarlığını yitiriyordu.

Daha ben cevap vermeden kendimi piste doğru sürüklenirken bulmuştum. Fısıltı şeklinde "ben dans etmeyi bilmiyorum!" dedim. Beni hiç duymadı. Sinekmişim gibi davranıyor. Ben sadece vızıldayan ve baş ağrısı yaratan bir böcekmişim gibi. Pistin tam ortasına gelince mal gibi kaldım. "Danscısın ama dans etmeyi bilmiyorsun öyle mi?" yüzüme alayla baktı. Oflayıp tam yanından gidicektim ki kollarını belime doladı. Yüzüne bakıp "ne yapıyorsun? Rezil olucaz!" yanlarda olan ellerimi tutup boynuna götürdü. "ciddi misin?" imayla baktım gözlerine. "Şaka gibi mi duruyor?"

Kolej Savaşçıları [Tamamlandı] Where stories live. Discover now