32. Bölüm

1.8K 93 2
                                    

4 SENE SONRA...

Bu bendim hayatı mantıksız olan. İnsanı delirten. Çileden çıkartan. Zorlayan ve aşka dolu olan bir kız...

Ayaz'dan sonra Poyraz ve Doğukan'la olmasın gerektiğinden fazla yakındık. Üniversitenin sessiz koridorlarında sessiz ve herşeyden habersizce ilerleyen ben. Şuan yanımda kimsenin olmaması kadar güzel birşey yoktu. Artık yalnız kalmak istiyorum. Herşeye rağmen bana boş nasiyatlar veren arkadaşlardan uzaklaşmak kafa dinlemek istiyorum. Ama gerçekleşmiyor. Veya o yalnızlığı bulmuşken biri elinden alıveriyor ve o boş nasiyatlarına devam ediyor. Bu sıkıcı. Ve çileden çıkartıcı.

"Özüm?"dedi biri soru sorar gibi sesin geldiği tarafa kafamı çevirdiğimde
"Efendim?"dedim.
"Burada ne işin var dersin yok mu senin?"dedi Turgut hoca.
"Dersim yok benim arkadaşlarımı bekliyorum."ah ne güzel sallıyorum öyle! Daha az önce arkaşlarının boş nasiyatlarından kurtulmak isteyen. Hatta dersi olduğu halde boş nasiyatlardan kurtulmak için derse girmeyen ben.
"Tamam kızım,"dedi Turgut hoca ve gitti. Ayaz ayrıldığımız günden beri sadece iki arkadaştık daha ötesi değildi. Olmazdı. Olamazdı. Azra Güney ilişkisi devam ediyordu. Elifnaz Baran isimli bir çocukla birlikteydiler. Yazgı Aras diye bir çocukla birlikteydi. Ve ben çok mutluydum mu desem çok mutsuzum mu desem bilmiyorum. Ayaz la ayrıldıktan sonra hissiz rolune bürünmüştüm. Bu sıkıcıydı. Kimseye aşık olamamak.

Gülümsemek ama içinde simsiyah bir hissizliğin olduğu bir gülümsemek. Bunlar berbattı. Galiba en iyi sırdaşım Mira'ydı. Yani üveyde olsa annem. Onu hiç görmediğim annemden daha çok seviyordum. Zaten insan hiç görmediği birini nasıl sevebilir ki. Ama o seni bıraksada bu iğrenç dünyaya getirmişti. Aslında bazen o tanımadığım kadına teşekkür ediyor bazen kızıyorum. Mira yla herşeyi yapmıştım. Ve hala en iyi anneydi hem de en iyi.

Aslında onu sevmemin başlıca nedenlerinden biri küçük eli bir kardeşimin olacağıydı. Hatta ismini ben koyacaktım. Ben bir abla olacaktım. Bir abla.

Abla kelimesi vazgeçilemez bir aşk gibi geliyordu. Vazgeçilemez bir kardeş sevgisi. Aşkı tatmaktan daha güzeldi. İnsana sahip olamayacağı aşkı gösteriyordu.

Bebeğin doğmasına tam 1 hafta vardı. .

Boş koridorlarda ilerlemekten sıkılmıştım. Bende kendimi dışarı attım. Eşyalarımı herşeyimi güvenliğe bıraktım. Dışarıda sağnak yağmur vardı. Montumu yere atıp yağmurun altına girdim. Kendimi yere atıp ıslanmanın verdiği huzurla beklemeye koyuldum.

♤Ruh Öküzüm♤Where stories live. Discover now