Bölüm 18. ~Adım Adım Gel Bana~

3.5K 448 183
                                    

"Yiğit?"

Cihan, bahçenin bir köşesine sinmiş oğlunun yanına doğru yöneldiğinde, genç adam oturduğu yerde dikleşerek, bacağının üzerine doğru attığı diğer bacağını indirdi. Ayağa kalktığı sırada, "Buyur baba?" dedi. Cihan saygıda bir kez olsun kusur göstermediği oğluna gururla baktı. Gecenin karasına yaraşır gözleri kısıldı. Eliyle oturmasını işaret ettiğinde baba oğul karşılıklı oturarak bir süre bakıştılar. Cihan oğlunun derdine derman olmak istiyor, Yiğit ise içindeki derdini usta bir şekilde gizliyordu. Çünkü Yiğit Soydan, böyleydi. Güçsüz olarak anılamazdı. Yıkılmış bir adam ona göre, yaşamaya layık bir adam değildi. Ve bugündür yaşadıklarına bakılırsa başına büyük bir bela almış durumdaydı.

"Tek başına ne yapıyorsun?"

Babasının sorusu üzerine hiç düşünmeyen Yiğit, "Düşünüyorum!" dedi. Cihan yarım bir gülüş sergileyerek oğluna yandan bir bakış attı.

"İhtiyacın mı var?"

Yiğit dirseğini sandalyenin kenarına yasladı. Parmak uçlarıyla hasırlarını çekiştirerek derin bir nefes bıraktı. "Var. Hem de fazlasıyla.." dediğinde bakışları ansızın babasını buldu. Babası.. O, Cihan Soydan'dı! Hayatta tek gurur kaynağı olan babası.. Korkusuz, güçlü sevda adamıydı.. Ailesi için hiç düşünmeden dünyaları yakacak adamdı..

Cihan oğlunun sebep olduğu durumu yüzüne asla vurmazdı. Şuan tek korkusunun Berdan ile arasının kendi yüzünden açılacağıydı. Halbuki, onlar daha büyük imtihanlardan geçmiş adamlardı. Böyle durumlarda eser gürler ama aralarında asla bir savaşın olmasına ikisi de izin vermezdi. "Berdan amcan hep ne derdi biliyor musun?" diye sordu Cihan tok sesiyle.

Yiğit ansızın değişen kalp ritmiyle nefesini tuttu. Alt dudağına dişlerini geçirerek damarlarında kaynayan kanın, azda olsa durulmasını sağladı. Şuan, Özçakır ailesinden herhangi bir ferdini düşünecek ne yeriydi ne de zamanı! Cihan oğlunun değişen mimiklerine aldırış etmeden, oturduğu yerde öne eğilerek dirseklerini bacaklarına yasladı. "Derdini anlatmazsan, o dert içinde dolar ve patlar. Patladığı zamansa, yıkımı ağır olur. Toparlanamazsın.."

Cihan kısa biran için sustu ve oğlunun tepkilerini ölçtü. Kendisine benzeyen oğlunu açık bir kitap gibi okuyabiliyordu. Yiğit suskunluğu her zaman olduğu gibi suratına bir maske gibi geçirdi. Susmak ona göre en iyisiydi. Oğlunun söyleyecek çok şeyi olmasına rağmen, susmasına şimdilik karışmayan Cihan, dudaklarına şefkatli bir gülüş bıraktı. "Demem o ki, derdin patlamadan, o yıkım gerçekleşmeden anlat. Bu taşmadan kastım sinirlerimde olabilir, zira annene verdiğim 'Çocuğun üzerine çok gitme Cihan!' sözünü daha ne kadar tutabilirim bilmiyorum!"

Yiğit babasının homurdanması üzerine belli belirsiz gülümsedi. Güldüğü zaman göz kenarlarında oluşan çizgiler babasından kalan mirastı..

"İçindeki yangında tek başına yanamazsın Yiğit!" Cihan, son bir kez şansını denedi ve oğlunun direncini kırmayı başardı.

"Annemi ilk gördüğünde ne hissettin?"

Cihan gelen soru karşısında nefesini tuttu. Sol elinde takılı duran alyansını minik dokunuşlarla okşarken, bütün benliği yıllar öncesine gitti. Yolun ortasında, kucağına çekilmiş halde ağlayan bir melekle karşılaştığı günü nasıl unuturdu? Ölürken bile açık kalan gözlerinin önüne gelen o gözleri, bir şifa verir gibi suratına düşen inci tanelerini her zerresinde hissetti. Yıllar geçmesine rağmen o anlar zihninde canlandığı sırada adamı bir ürperti sardı. Uzaklara dalan gözlerini boşluktan çekmeden, "Ölüm gibiydi.." dedi. Cihan'ın fısıltıyı aratmayan sesi oğluna ulaştığında Yiğit öne doğru kaydırdı tükenmiş bedenini.. Cihan bakışlarını boşluktan çekerek, oğlunun gözlerine sabitledi.

SEVDANA GÖNÜL VERDİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin