∞ 7 ∞

964 102 158
                                    

Merhaba!

Şok haber: Telefondan okuyorsanız sol alt, bilgisayardan okuyorsanız sağ üstteki yıldızdan oy veriliyormuş.

Teşekkür ederim (':

Umarım severek okuyorsunuzdur. 

Keyifli okumalar dilerim...

------------------------------

Bugün Bay Sanki'nin keyfi yerinde olduğu ve kimseye çatmadığı için mi yoksa başka bir nedenden dolayı mı bilinmez öğrencilerin keyfi yerindeymiş gibi herkes gülümsüyor ve eğleniyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bugün Bay Sanki'nin keyfi yerinde olduğu ve kimseye çatmadığı için mi yoksa başka bir nedenden dolayı mı bilinmez öğrencilerin keyfi yerindeymiş gibi herkes gülümsüyor ve eğleniyordu. Kafeterya tıklım tıklım doluydu. Jimin ve Jin yemeklerini almış bir masada sohbet ederken Hoseok yemek sırasında yemek alabilmek için bekliyordu.

"Şimdi sen gerçekten beni sevdiğim insanla bağlayamıyor musun?"

"Jin siktir git başımdan, söylediğime pişman oldum. Sen benim dostumsun eğer böyle bir yeteneğim olsa seni istediğin insan ile bağlamaz mıyım sanıyorsun?" sinirle chopstickleri masaya bıraktı. "Bana güveniyorsun değil mi Jin?" dedi sandalyesinde geri yaslandığında.

"Elbette güveniyorum Jimin. Ama insan halinden de azıcık anla. Hani sınavda ucun bitmiştir ve arkadaşından istediğinde sana 'yok' der ama sen 'bir tane bile mi yok?' diye sorarsın ya... Bu öyle bir şey."

"Tamam ama itiraf ettiğimden beri 6.549.813 kere sordun kardeşim. Artık yeter, burama kadar geldi." dedi chopstickleri tekrar eline alıp kafasının üzerine kaldırdığında.

"Peki başka bir sorum var."

"Sor, lütfen sor, yalvarıyorum sor."

"Ama sorabileceğimi söylemiştin."

"SOR İŞTE!"

"Şimdi sen bu ipleri görebiliyorsun ya..." Jin etrafa bakınıp yanındaki arkadaşına biraz daha yaklaştı. "Etraf ip kaynıyordur. Sen onları nasıl görmezden geliyorsun? Yani etrafta bir sürü kırmızı, yeşil ve siyah ip var sonuçta. Bunlara takılırım diye lazerlerden kaçan ajan gibi hissetmiyor musun?" (YN: En başta attığım resim Jin'in düşündüğü ipler. İplerin karman çorman olduğunu hatta Jimin'in sürekli iplere değdiğini düşünüyor.)

"Hayır, Jin. Kendimi lazerlerden kaçmaya çalışan bir ajan gibi hissettiğimi, o şekilde hareket ettiğimi gördün mü?"

"Hayır ama bunu nasıl başarıyorsun? Ben kesin takılıp düşerim diye onların üzerlerinden atlamaya falan çalışırım ya da eğilirdim..." Jin biraz düşündü. "Şuan hayal etiim de zihnimde şey gibisin... Şey... Lazerlerden kaçmaya çalışan Catherine Zeta-Jones gibisin."

Jimin ilk olarak ne demek istediğini anlamadığından bir şey demedi fakat Jin kıkırdadığına göre konunun ne olduğu malumdu. "Seni var ya şu önümdeki tepsiyle döverim Jin."

THE RED THREAD OF DESTINYWhere stories live. Discover now