∞ 1 ∞

2.5K 178 194
                                    

Hep Yoonmin shipliyor ve okuyorum hayatta farklılıklarda olmalı dedim

Ve SOPE fici ile karşınızdayım... Bu benim İLK SOPE (tek bölümlük hikayem hariç) hayran kurgum.

Umarım sonuna kadar yanımda olursunuz.

Keyifli okumalar. (:

----------------------

"Ah, yapma~~" kız gülmekten kızarmış yanaklarıyla biraz daha kıkırdayıp iki büklüm olmuşken ellerini genç adamın yanaklarına kapattı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Ah, yapma~~" kız gülmekten kızarmış yanaklarıyla biraz daha kıkırdayıp iki büklüm olmuşken ellerini genç adamın yanaklarına kapattı. "Gıdıklanıyorum, dur..." gülmeye devam ederken genç adamın elleri kızın karnının iki yanında hareket etmeye devam etti.

"Ne yapayım, gülüşünü çok seviyorum..."

Siyah saçlı çocuk, olan biteni uzaktan izlerken midesi bulandı. "Ne kadar da aptalsınız!" diye söylendi. Neyse ki çift onu duymak için fazla uzaktaydı. "Şuna bak..." gözleri iki gencin de ellerindeydi. "Birbirlerine ait bile değiller. Kadın çoktan başkasıyla birleşmiş bile."

Min Yoongi, sessiz bir lise öğrencisiydi ve bunun yanında özel bir yeteneği vardı: Kaderin kırmızı ipini görebilen sayılı kişilerdendi. Kaderin kırmızı ipi, insanların serçe parmaklarına bağlı ince kırmızı bir ipti ve bu ipin diğer ucu insanın diğer yarısına, yani ruh eşine bağlıydı.

İnsan ne kadar kuvvetli bir ilişki içerisinde olursa olsun, bu kuvvet, kader bağının kuvveti yanında bir hiçti. Bu bağa sahip olan kişi kaderindeki eşine çekilmeye, ona ait olmaya karşı koyamazdı. Şuan bankın üzerindeki aşık gençler de birbirlerine ait değildi ve Min Yoongi adı gibi biliyordu; ayrılacaklardı. Banktaki genç adamın kırmızı ipi daha kimseyle bağlanmamışken kadının serçe parmağındaki ip başka biriyle çoktan bağlanmıştı. İp parkın dışına kadar gidiyordu, eğer Min Yoongi bu tarz şeylere ilgi gösteriyor olsaydı ipi takip edip kadının gerçek ruh eşini bulabilirdi.

Telefon cebinde titremeye başlayıp tüm dikkatini dağıttığında gözlerini çiftten çekip bıkkınlıkla elini cebine attı. "Ne var?"

"Gitmedin değil mi, hala bekliyorsun?"

"Bekliyorum. Neden bu kadar yavaşsın Jungo?"

"GELDİM!"

"Bağırma, kapatıyorum." telefonu kapatıp bakışlarını tozlu siyah ayakkabılarına ve oradan da sol eline yolladı. Sol elinin serçe parmağındaki ip kopuktu, hala kaderindeki insana bağlanamamıştı. Bir insanın kaderindeki kişiye bağlanması değişkenlik gösterdiğinden ve pek çok kişinin de hala ruh eşi olmadığından içi rahattı, bu her şeyin hala normal olduğunu gösteriyordu. Deli gibi bağlanmayı beklediği biri vardı.

"Geldim. İşte geldim." arkadaşı ellerini dizine koyup soluklanmaya çalıştığında Yoongi bir adım geri atıp ayağı ile arkadaşının kıçına vurdu. Yerinden bile kıpırdamamıştı, bunun yerine sol elini havaya kaldırıp işaret parmağını Yoongi'ye gösterdi. Bu bir dakika beklemesini istediği anlamına geliyordu.

THE RED THREAD OF DESTINYWhere stories live. Discover now