「 Çünkü Aşktan Üstün Tek Duygu Nefret 」

3.2K 206 99
                                    

Eddy Kim - When Night Falls

Uzun bir gece geldiğinde, yine kaybediyorum yolumu.

"Anne." Diye seslendim dağın en tepesinde ve uçurumun kenarında duran kadına.

"Tehlikeli, lütfen bana doğru gel." Elimi uzattım ama nafile. Ne arkasını dönüyor ne de bir kelime ediyordu.

Ama sonra yumuşak sesini işittim. Nefret dolu yumuşak sesini.

"Neden ölmedin ?" Yine arkasını dönmemişti. "Ölmeliydin."

Sonra küçük bir adım daha attı boşluğa doğru. Ayağının altından küçük kaya parçaları dağın aşağısına doğru hızla çarparak düşüyorlardı. Çarpma sesi bile gelmiyordu. Ne kadar yüksekteydik biz ?

"Anne !" diye haykırdım ve yanına doğru hızlıca adımlamaya başladım. Annem avuç içini bana doğru dur dercesine açtı.

"Anne." Bu sefer sesim daha güçsüz çıkmıştı. "Yeniden başlayabiliriz anne." Hem konuşuyor hem de küçük adımlarla yanına gelmeye çalışıyordum. Tam arkasında durduğumda kolunun dirseklerinden tuttum ve sıktım.

"Lütfen anne. Lütfen bizi bize geri ver."

Annem yavaşça arkasına döndü. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu.

"Oğlum." Diyerek sarıldı ve devam etti. "Sen, ölmelisin." Ne olduğunu anlamadan omuzlarımdan tutup beni boşluğa doğru ittiğinde tutunacak bir şey arasam da ellerim boşluğu kavrıyordu.

Kafamı kaldırdığımda annemin inançsızlıkla dolu yüzünü gördüm. Bize inanmıyordu.*

Tanrım ölmek istemiyorum. Tanıdık. Bu duygu çok tanıdıktı. O gün o araba üstüme doğru gelince de böyle hissetmiştim. Kabullenip kendimi saldığımda bileğimden tutulduğunu hissettim. Vücudum dağın sert yamacına çarparken inledim ve güçlükle kafamı kaldırdım.

Bay Jeon.

Nefes nefese gözlerimi açtığımda ilk başta her şey karanlık gelse de daha sonra etrafımdaki eşyaları seçmeye başladım.

Rüyaymış.

Doğrulup kendime geldiğimde sol kaşımın üstünde hafif bir sızı vardı. Susadığımı yeni fark edince sol tarafımdaki bardağı alıp dudaklarıma götürsem de içindeki suyun bittiğini unutmuştum. Küfredip yerine koydum ve sesli bir şekilde of çektim.

"Çok susadım." Bunu hüzünlü bir sesle söylesem de o günden sonra değil gece, gündüz bile mutfağa inemez olmuştum.

"Mecbur musluktan içeceğim." Ayağa kalktım ve odanın içindeki lavaboya girdim. Elimi sensöre getirsem de bir türlü su akmıyordu.

"Bu nasıl iş amına koyayım ?" Sinirle musluğun başına vurdum ve banyo tarafına geçip küvetin suyunu açmaya çalıştım.

"Sular kesilmiş. Varlık içinde yokluk resmen." Umutsuz bir vaka olarak odaya geri döndüm ve uyumaya çalıştım. Susama hissiyatım uykumun önüne geçtiğinde pes edip tekrar doğruldum. Ani doğrulmamla sırtıma sancı girse de umursamadan kalktım ve odanın içinde dolaşmaya başladım. Gözüm istemsizce kapıya gitse de kendimi durdurdum.

"Geçen seferki vahşeti hatırla salak." İli elimle yanaklarıma vurduğumda beynimin küçük bir sesi hâlâ kapıya bakmamı söylüyordu.

Heh güzel kapı evet. Ötesi yok.

Hemen o sesi beynimin en ücra köşesine attım ama gıcık bir tonda gelmeye devam ediyordu.

Sanırım bu midem yüzünden genç yaşta öleceğim.

Euneirophrenia ❦ KookMinWhere stories live. Discover now