「 Sonunda Benimsin 」

4.2K 263 160
                                    

Shawn Mendes - Little Too Much

Herkes onun çok güçlü birisi olduğunu düşünüyordu
Onların bilmediği şey onun zar zor ayakta durabildiğiydi

İnsanı mahveden şeylerden birisi de ne yapacağını bilememesidir. Bir seçim şansının olmaması ya da önüne serilen seçimlerin hepsinin hayatını etkilemesini bilmesi o insan için anlık intihara meyilli bir birey olmasına sebep olur.

Boşuna yaşadığımı düşünüyordum bugüne kadar. Varlığıma kimse sevinmedi yokluğum ne kadar koyar ki kafasıyla bu günlere gelmiştim. Yaşamam doktorlar için bir mucizeyken benim için tanrının öfkesini çıkardığı bir oyuncak bebek gibiydim. Sanki bir başka kulu istediklerini yapmamış da zavallı bir kul yaratayım diyip üzerime oynuyormuş gibi.

Ailem bir kaza sonucu beni bu korkunç dünyada yapayalnız bırakmıştı. Bana kalırsa bir kaza değil vahşetti ama kime derdimi açsam ya acıtasyon malzemesi sunduğumu söylemişlerdi ya da daha dinlemeden olur böyle şeyler kimlerin başına neler neler geliyor demişlerdi. Sanırım bu 'kimler' kısmı gerçekten tanrının öfke oyuncağı olmalıydılar. Yine de tanrı beni asla es geçmiyordu.

O günü iyi hatırlarım. On dört yaşıma girmeme bir ay sekiz gün vardı. Ben Jacob'un yanında sessizce içime kaçan nefesimle ağlarken onun gölgesi belirmişti üstümde ve sonra uzattığı eli hatırlıyorum. Maşayla dalgalandırdığı saçları rüzgarla sevişircesine dans ederek sallanıyor, dolgun dudakları muzip bir şekilde bana gülümsüyordu. Güneşin önüne geçmesine ve bana gölge yapmasına rağmen daha çok yanıyordum sanki. Uzattığı eline öylece bakmıştım o an. Beyaz ve zayıf eli benim yaşamak için bir umudum olacağı kimin aklına gelirdi ki ?

Önüne gelen kahkülünü siniri bozulmuş gibi üfledi ve uzattığı elini geri çekip yanıma çömeldi.

"Bahar olmasına rağmen hava ne kadar sıcak değil mi ?"

Durup dururken benimle havadan sudan konuşması tuhafıma gitmiş ama bir o kadar da heyecanlandırmıştı.

Sonra yüzünü önümde yatan Jacob'a çevirdi ve nazikçe tüylerini okşadı.

"Ne kadar da yumuşak adı nedir ?"

"J-jacob" dedim utanarak.

"J-jacob mı gerçekten iki j ile mi ?" Şaşırmış gibi yaparken aslında benimle dalga geçtiğini biliyordum ama yine de gözüme sevimli gelmişti.

"Hayır, s-sadece bir tane j ile." Yüzüne bakamıyor ama sanki onu görüyordum.

"Anladım, merhaba Jacob ben Min." Sanki belediye başkanı ile konuşuyormuş gibi sesinde tatlı bir heyecan ve tanışma tutkusu vardı.

"Buralarda sıkılırım sanmıştım ama şimdiden iki arkadaşım oldu buna çok sevindim doğrusu." Bu sefer kafamı kaldırıp baktım. İlk kez birisi benim için bu tabiri kullanmıştı.

İşte onu ilk gördüğüm an orasıydı. Onu ilk hissettiğim ve güneşimin doğduğu an. Ve ben şimdi yine buradayım. Hava yine sıcak ve hafif rüzgarlı. Yine Jacob önümde yatıyor ama bir şeyler artık çok eksik. Ben artık çok eksiğim.

Gözyaşlarımı silip ayağa kalktım ve Jacob'a son bir kez bakıp binaya giriş yapmak için hareketlendim. O sırada siyah mat bir araba yetimhanenin kapısından içeri giriş yapmıştı. Beynim ayaklarıma hareket sinyalleri gönderirken ayağım beynimi götüyle dinliyormuş gibi olduğu yerde mıhlandı. Sadece üzerime doğru gelen arabayı izliyor dejavu üstüne dejavu yaşıyordum.

Bu araba, rüyamdaki arabaydı.

Her hücrem bu cümleye odaklanmıştı. Araba durmuyor sabit bir hızda üzerime gelmeye devam ediyordu. İçindeki şoför önünden çekileceğimi düşünüp frene basmıyordu sanırsam. Hayır, hızını arttırdı. Tanrım, bu kadar ölmeyi isterken neden şu an ölümden çok korkuyorum ? Ölmek istemiyorum lütfen bacaklarıma derman ver. Lütfen.

Euneirophrenia ❦ KookMinDove le storie prendono vita. Scoprilo ora