59.Bölüm

2.6K 212 32
                                    

Mart,2018

Nutku tutuldu Melek'in.Aldığı soluk yetmezken ciğerleri infilak etmek istedi an be an.Gözleri buğulandı,elleri titredi.Yekten saplanan bir hançerdi bu.Etrafında tam bir tur attı az önceki uzaklaşan adamı görmek adına.Cem miydi o?Niye dikkatli bakmamıştı?Ama çaresizliğe sürükledi onu gözleri.Kimsecikler yoktu.Birer ikişer yaş düştü gözlerinden.Ayazken hava yandı kavruldu içi.Tekrar baktı fotoğrafa.Arkasındaki yazıya!Çaresizliği arştayken tuz buz oldu umutları.Dizleri titrerken çaresiz arabanın kaputuna tutundu.Ne yapmalıydı şimdi?Kimdeydi cevabı?Neredeydi çaresi?

   Düşmek üzereydi.Taşıyamayacağı kadar ağırdı üzerindeki yük.Zoraki açtı arabanın kapısını,sürücü koltuğuna attı kendini.Eve gitmeyi düşündü henüz çıkmamış olmalıydı Yağız.Nasıl korkuyordu elindeki gerçeklikten.Böylesine korkarken yine çareyi onda arıyordu.Tekrar okudu yazıyı,tekrar.Ve tekrar.Hıçkırdı çaresizliğinde.Bir tufan ayaklandı göğüs kafesinde.Ne eli telefona vardı ne de tekrar eve dönmeye yeltendi ayakları.Gözyaşlarını sildi hızlı hızlı.Baktı fotoğraftaki iki gence.Çok evvelden bir fotoğraf olduğu renklerinden anlaşılıyordu.Ablası olacak Dicle'nin gözlerinde toy bir heyecan,sevinç.Silahlı eliyle haşin bir duruş!Boştaki eliyle genç olan Cem'in koluna girmişti.Bir kayanın dibi,belki bir uçurumun kıyısı.Altındaki şalvarların uçları ve ayakkabıları toz içinde.Üzerine giydiği cepkenin cebinde bir çiçek!Ters lale!O da aynı çiçeğe layık görülmüş.Cem vermiş olmalıydı bu çiçeği ona.Belki yaşarken yanlış yola sapmışlıklarını görmez gözlerindeydi.Yaşıyordu o.Hiç dilemediği bir sıfatta da olsa bir zamanlar bir ablası vardı onun.Oysa çocukluktan beri nasıl dilerdi bir ablası olmasını.Annesinden ümidini kestiğinden,ablasının ona olan düşkünlüğünü dinlediğinden beri nasıl da güveniyordu geçmişte bir ablası olduğuna.Nasıl hasretini çekiyordu.Beril ve Zeyno'ya baktıkça abla kardeş duruşlarını gördükçe nasıl titriyordu kalbi.Yoktu ablası!Nasıl mümkün olurdu böylesi bir ihtimal?Boğazında hırlı bir inleme çıktı Melek'in.Zarf geldi aklına.Belki başka bir şey daha vardı içinde.Bir not bir iz!Sağına soluna bakındı acele acele.Göremedikçe tükendi.En sonunda fark etti gaz pedalının yanındaki beyaz zarfı.Yanılmamıştı.Bir şeyler daha vardı işte içinde.Az önceki fotoğraf karesinin yarı boyutunda bir fotoğraf daha vardı içersinde.

Gördükleri karşısında nefesi kesildi.

Dicle ve minicik Dilbaz!

    Simsiyah,uzun,düz saçları sol yanına dökülmüş eflatun renginde,uzun bir elbise vardı üzerinde Dicle'nin.Bir de kucağında bir çocuk!Yuvarlak yüzlü,yeşil gözlü,bembeyaz;kıvırcık saçları bukle bukle ama dağınık.Dilbaz!Ablasının kolları arasında,nasıl bastırmış göğsüne.Yanağını yanağına yaslamış...Yanakları karıncalandı Melek'in o an.Sırtına koca bir yük binmişçesine büküldü beli.Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı elindeki fotoğraflarla.Tepinerek ağlamak istedi.Bağıra çağıra.Küçük Dilbaz gibi ağlamak istedi.Nefesi kesildi.Başını direksiyona yasladığında gözyaşları durulsun diye sımsıkı kapatmıştı gözleri.Ve o kara kaşlı,kara gözlü,ay tenli güzel kız yapıştı zihnine.Dicle.Başka türlülerini diledi içi dışı.Bu fotoğrafların bir düzmeceden ibaret olmasını istedi.

Değildi besbelli!

Yağız.Ne istemeliydi ondan?Nasıl öğrenmeliydi aslını astarını?Tam o esnada telefonu çaldı.Arayan Cansel Hemşire'ydi.Tabi ya geç kalmış olmalıydı.Açtı hemen.

"Günaydın Melek."

   Yutkundu Melek.

"Günaydın."sesi bozuktu,bitaptı.

"Geç kalınca,arayayım dedim.Sorun yok ya?"

"Yok yok geliyorum."

"Sesin de kötü ama."

Kod Adı:KILIÇHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin