46.Bölüm

2.4K 249 29
                                    

Kapı açıldı.Günler sonra gördü Yağız'ı.Yıllardır görmemiş gibi bir his canına dişine yapışmıştı.Nasıl giderdi bilinmez...Sakallarından belli belirsiz seçilen bir tebessüm sinmişti  dudaklarına,hareleri harlı bir ateşten çıkmışça al al.

"Melek."

Sesinde de başkaydı ismi.Geldi oturdu bir şey boğazına.Yutkunsa geçecek!Yapamadı.Gözlerindeki yaş çoğaldı durdu bu kez.Kolları hafifçe aralanan adama karşılık vermeyi çok sonra akıl etti.Koşarcaydı adımları.Görüş yerindeki büyücek odada bir sürü masa sandalye vardı da kimse yoktu onlardan başka.Bir de Yağız'ı getiren gardiyan,o kapının kenarında beklemeye devam etti.

Çok sonralardan gelen bu sarılma,nefesi gibi tuttu onu.Sevdiği adamın kokusunda soluklanınca anladı,yaşıyordu!Her yanına atılan topraklar silkelendi sanki,vuslatı olan her yol gül dedirtti.Dikenleri bir kenarda dursun..

Uzamıştı sakalları.Yüzüne böyle yakından bakınca daha çok yabancıladı.Gözlerinin içinde çok başka bir acı vardı.Tutsa öpse gözlerinden ne geçer ne göçer.Kelepçe vurulan elleri ilk hürlüğünde dolandı kadının yüzünde.Sevdi.Dağılmış saçlarından,gözlerinin önüne düşen tutamları bertaraf etti.Şakağından öptü.

   İşte tam da o vakit,tutamadı kendini.Dudaklarını zorlayan acı ile hıçkırdı.Gözlerini kapattı,sicim gibi aktı yaşlar.

"Çok özledim."

Çocuk sever gibi okşadı koca adamın yüzünü.Kaşının üstündeki yaraya dokunmaya kıyamadı.Nasıl bir bedelse öde öde bitmiyordu.

"Ben de."dedi Yağız,sonrasında kadının yanaklarındaki ellerini tutup öptü.Avuçlarından öptü uzun uzun.

"Ne olmuş sana böyle?Hiç söylemedi Ayla!"Gazlı bezle sarılı eline bakıp telaşa düştü.Bir de ameliyat olduğu tarafıydı.

"Bir şey olduğu yok.Geç,otur da konuşalım.Zamanımız kısıtlı."

   Kısıtlıydı...Bunun burukluğunda ikiletmedi Yağız'ı.Hemencecik oturdu sandalyeye.Karşısında oturan adamın eline sarıldı ardından.

"Önemli değil,sen bir de onların halini gör."

     Ne kılıç yarasıydı ne kurşun.Şuncacık yaraya da naz edecek değildi.Sözlerini sarf ederken güldü Yağız.Sanki şen şakrak bir şeyden bahseder gibiydi,Melek tarafındaki kara bulutları dağıtmak istedi.

"Biliyorum.Neler oluyor Yağız?Ben hiç anlam veremiyorum bu olanlara."

"Bırak şimdi.İyi görmedim ben seni."

"Nasıl iyi olayım?"son anda sımsıkı kapattı dudaklarını Melek.Gözünden bir iki damla yaş düştü.Her şeyiydi Yağız onun.Onsuz geçen günler tüketiyordu onu.Kimsesiz gibi!Hiç kimsesi yokmuş gibi!Bundan 25 sene önce,daha küçücükken terk edilişi gibi korkunçtu. Başını yastığa koyduğunda gaipten gelip yapışıyordu her yanına eski yeni acıları.Küçüklükten beri kendini tek ait kıldığı insandı.Bunca yılın kimsesizliğini varlığıyla yok eden bir adam!Onsuzken yok olacak gibi hissediyordu.Onsuzluktan ufalanacak,küçülecek...Atıl bir acının koynunda sızlanmadan edemedi Yağız'a.

"Üzülürsen üzülürüm."deyince Yağız,çalkalandı her yanı.Bu derdin çoğunu yüklenen karşısındaki adamdı.Bu yüzden pişman oldu son anda.Onu böyle daha çok üzeceğini gördü.Hemen gözündeki,yüzündeki yaşları temizledi.

"Üzülme sen.Üzülmeyelim."dedi zoraki bir tebessümle,tekrar tutttu adamın ortadaki ellerini.

Yağız üzülecek diye aklı çıkıyordu!

Kod Adı:KILIÇWhere stories live. Discover now