47.Bölüm

2.5K 246 26
                                    

Böyle bir son mu biçilmişti?Çocuğunun babasını bir başına,bambaşka bir yerde bırakıp hayata devam etmek...Göğsü daralıyordu,kalbi kanıyordu.Tesadüf müydü?Kaderin cilvesi mi?Yoksa hiç yoktan,mahvolmuş mu?

Hiçbirinin cevabını bulamadan öylece çıktı hapishanenin ziyaretçi kapısından.Ardından sürgülendi kapı.O sürgüler sanki soluna vuruldu.Buruldu içindeki öksüzlükleri.Kimsesizliği örselenip örselenip önüne kondu.Gözyaşlarını zapt edemedi daha fazla.Verdiği sözlerini unutmadığından ses etmedi.Bağırmadı,çağırmadı,ağlamadı...Müthiş acılarıyla ilerledi.Taksiye bindi.Yavuz ağabeyinin de bu ara yolunda gitmeyen işleri vardı.Yoksa kapıda beklerdi,kardeşi ile görüşeni.Çok sürdü eve varması.İçi daraldı yol boyunca.Kapalı olan hava daha bir boğdu onu.İzinliydi bugün.Cem sağolsun,hem başhekim sıfatıyla,hem arkadaş sıfatıyla her kolaylığı sağlıyordu ona.

Eve yakın bakkalın önünde indi.İki ekmek aldı,kızlara iki de çikolata.Sonra eve yakın kısa mesafeyi yürüdü.Sanki debelenip duran acıları ellerinde dillerinde uğultu halini alıyordu.Yağız'ın tutsaklığa hüküm verilmiş ellerinde bırakmıştı tüm yaşam hevesini...

Kapıyı Selma annesi açtı,tüm güleryüzlüğü ile.Peşi sıra kızlar koştu.Zeynep ile Beril.

"Babamı gördün mü anniş!"tüm ısrarcılığıyla kapı önünde sarıldı kızı bacağına.Tıpkı o günkü gibi.

"Gördüm,resimlerini de verdim.Çok beğendi.Saklayacak hepsini."

"Çok özlemiş mi beni?"

"Özlemiş tabi!"

Kızını ikna etmek için hazır cevaplar verirken salonun girişinde gözünün içine bakan anne babayı son anda fark etti.Cennet Hanım ve Tahsin Bey...

Tahsin Bey, ya verdiği güzel cevaplara ikna olduğu için ya da daha fazlasını sormaya çekindiğinden yine kızları oyalamayı seçti.Melek ise Cennet Hanım ile beraber mutfağa geçti.

"Nasıldı yavrum?"dedi kadın tek bir habere muhtaç.Oğlu yıllardır uzaktı ondan.Görev uğruna...Şimdi o görevlerin aksini iddia eden suçlamalarla uzaktı.Ne büyük acıydı..

"İyiydi tabi.Hepinize çok selamı var."

"Sahi söylüyorsun değil mi kızım?"diye tekrar sordu kadın.Tek kişi ile görüş hakkı alınmıştı o hakkı da bile isteye Melek'e vermişti yüce gönüllü anne.

"Yağız'ın ne kadar güçlü olduğunu bilmiyor musun sanki?"

"Güçlüdür.."sesi özlemi taşırıyordu.Gözleri uzaklara daldı.Çektiği iskemleye oturdu.Uzandı peçete aldı.Göz yaşlarını saklamak isteyerek hızlı hızlı sildi.Kadının ikna olmadığını hala endişeli olduğunu sandı,Melek.Teselli olmak istedi,temiz kalpli annenin derdine.Diğer iskemleye de o oturdu.Ellerine uzandı kadının.

"Doğru söylüyorum,anne.Bana inanmıyor musun?"

"Sana inanıyorum tabi yavrum."dedi sesi titredi kadının.Daha çok döktü yaşları.Tek elini çekip yüzünü temizledi alelade.Mümkünü varmış gibi!Daha da çok döktü için için.Feryat figandı aslen yanıp kavrulan içi.Gözyaşlarına baktıkça gözyaşlarını buldu Melek.Tüm feryadını,tüm figanını,tüm saf acısını.O yüzden edemedi,o da gözyaşlarını akıttı aynı acılara.

"Ee ne diye ağlıyorsun o zaman?"şakaya vurmak istedi.Gülümsemek,kireç gibi tutuşup yapışmış yanaklarını zorladı.Edemedi.

"Bugünün karı değil gözyaşım.Ben oğluma yıllardır hasretim Melek.İnsan evladına hep mi gurbet olur?"dedi sözleri sessizdi.Kendi kendine söylenir gibi.Daha çok ağlasa da kafi gelmeyecekti besbelli.Zoraki yutkundu kadın.Bunun üzerine gözyaşlarını akıttı Melek de sessiz.Ne dese bilemediğinden sustu.

Kod Adı:KILIÇWhere stories live. Discover now