| Bölüm 8 /KADER PRANGASI~

10.4K 441 40
                                    


(Bu bölüm DÜZENLENDİ.)


_________

Ayakları prangalı adamın, sesinden heybet solukları duyuluyordu...

Ben ve Ahsen teyze aynı şekilde durmuş olayı sindirmeye çalışıyorduk,

"Oo! Boran Ağam, hoş gelmişsin buyur buyur geç hele şöyle."
Boran sakince elektrikli arabasını adamın gösterdiği yere sürükledi,

"Hayırlı olsun Boran Ağa evleniyormuşsun?"
Az önce bir türlü seslerini kesemediğimiz kadınlardan biriydi bunu soran,

Hafif baş sallaması eşliğinde oldukça sade ama yeterli cevabını sundu susmak bilmeyen kadına,

"Doğru..."

Hemen Boran'ın karşı koltuğunda oturan, beni -evleneceğim adamın annesinin yanında- oğluna isteyen ayarsız teyzemizin sanki yeni öğrenmiş gibi muzuru düştü.

Buraya yüzük almaya gelen bir çiftten ne bekliyordu Allah aşkına?!

On beş yaşlarında görünen bir çocuk elinde çaylarla bize doğru gelip çay verdiği sırada Mahmut amca yağcılıktan ödün vermeyip önümüze yüzük modellerini dizmeye başlamıştı.

"Ağam bunlar en son üretim mallardır sizin gibi ağa oğluna ancak bunlar yaraşır, sen ne dersin gelin hanım?"

'sizin gibi ağa oğluna'
beynimde dönüşüm içinde ki bu ses sinir kat sayımı oldukça zorluyordu. Az önce Boran'a adam bile demeyen insan şimdi ağa oğlu deyip saygı sunuyordu önüne... günümüzde rezil insan sayısı her geçen gün artıyordu.
Artıyordu artmasına ama olan sessizlere, savunmasız insanlara oluyordu...
Benden cevap bekleyen adamın yüzüne boş boş baktım, sanki hiç soru sormamış gibi.
Boran'a baktığımda onun da bana baktığını fark ettim. Bakışlarımla tepsiyi işaret edip seçmesini bekledim. O anda öfkeli bir ses yükseldi aramızda,

"Gelin hanıma bak hele, süt dökmüş kedi oldu kaplan!"
Son cümlesiyle kendimi sıkmaktan vazgeçip özgürce yırtıcı kelimelerimi savurdum dudaklarımdan,

"En azından yiğidin arkasından lavuk, önünde tavuk olmuyorum ben sizin gibi."

Cevabını alan adam alnındaki teri elindeki mendile silip bakışlarını yere çevirdi.

Kurduğum cümle içimdeki yangına bir kova su olmuş, adeta ferahlatmıştı beni,
Boran'a baktığımda hâlen yüzük seçmemiş, ifadesiz bakışlarla olayı kavramaya çalışıyordu. Başımı tepsi tarafına çevirmeden elimi rast gele bir yüzüğe attım. Elimde şıngırdayan demir parçasını sıkıca kavrayıp bana şaşkınlıkla bakan küçük çırağın eline tutuşturdum.

"Bunlar olsun,"

Ahsen teyze aradaki gerginliği fark etmiş olacak ki daha yüzüğe bile bakmadan seçtiğime ses etmemiş, naif bakışlarını yere çevirmişti.

Günden geri kalan saatlerde Boran'ın ölçülerini bilen bir katlık satan dükkana girmiş ona damatlık bana da herhangi bir gelinlik ve bindallı alıp soluğu AVM'de almıştık,

"Hasan, oğlum al şu poşetleri de arabaya koy bizi bir yarım saat sonra bul evladım."

İri kıyım adam, elinde absürt duran renkli alışveriş poşetleri ile AVM'den ayrıldı.
Ahsen teyzenin yüzünde ilk defa gördüğüm muzip bir ifadeyle bana döndü,

"Kızım sende Boran bize yemek seçene kadar benimle gel."
Boran şaşkınca annesine bakıp gün boyu açılmayan ağzını açmaya teşebbüs etti,

HÜKMÜBÂHWhere stories live. Discover now