| Bölüm 27 /GÖNÜL CEMRESİ~

7.4K 314 40
                                    

Ölmesini bilmeyen, yaşamaya layık değildir...

_____________

Fersah fersah dökülen göz yaşlarım, çamura kaynaşmış avuçlarıma damlıyordu. Titrek bir hıçkırığın son nidası genzimde parlarken gözlerimi yumup topraklı ellerimi dizlerime dayadım.

Titriyordu,

Umutlarımdan çok değil...

Kanıyordu,

Yüreğimden az değil...

Yağan yağmurun üstümü örtmesini ister gibi oturduğum bankın üzerinde küçücük kalmıştım. Az önce yaşananlar canlılığını zihnimde sürdürürken korkuyla kısılan gözlerime biraz daha baskı uygulayıp kirpiklerimi yutmasını sağladım. Demin olanlar bana...Çok ağırdı.

***

"Yaklaşma dedim sana!" Bütün pisliğini bana da bulaştırmaya yeminli olan bu üç adama karşı nasıl benliğimi koruyacağımı bilmiyordum...

İçimde ki hezeyanların bir çığlığı olarak derin derin soluklar alarak düştüğüm yerden geriye doğru kaykıldım. Buğulu bakışlarımı omzumun üzerinden arkama çevirdiğimde sessizlikten başka bir şey yoktu.

Ağlamamak için dudaklarımı var gücümle ısırırken bir şeyler yapmam gerekiyordu. O saniyeler, her şeyin filmlerde ki kadar masum ve pembe olmadığını kavradığım andı.

Ne beyaz atlım gelip beni kurtaracaktı, ne de iyilik perisi...

"Gel bakalım buraya." Yüzünde ki tüm insaniyeti çekilmiş, kuduz köpek gibi bakıyordu bana.

Yaklaşıp birden bileğime dolanan eliyle artık patlama noktasına gelen hıçkırıklarım göz yaşlarımla birlikte firar etti ciğerlerimden. "Dokunma dedim, dokunma..."
İstemiyordum... Bu işin sonunda benim idam tahtam duruyordu... Bu işin sonunda benim hem ruhum hem de kimsesiz bedenim ölüyordu. Sahi bu ağır yükleri bedenimin bir başına taşıması çok ağır geliyordu. Boran neredeydi mesela? Niye o kitaplarda okuduğum gibi gelip beni kurtarmıyor, peri masallarında gördüğüm beni bu haramilerin elinden almıyordu?..

Bir eşimin olmasına rağmen ruhumun yalnız çırpınması ürkütüyordu beni...

Artık neredeyse üzerime çıkmaya çalışan adama hamsız gözyaşlarımın konakladığı gözlerle bakıyor bir ümit beni bırakması için rast gele omuzlarına vuruyordum.

"Bırak beni lütfen!" Bu benim son çağırışımımdı onlara, son yalvarışım... Daha fazla yüreksiz insanlara benliğimi diz çöktürmeden ölecektim, öleceksem de.

"Kes sesini be! Amma zırladın, zevk almaya bak, gerisi gelir merak etme."

Duyduğum cümlenin ağırlığını taşıyamayan bilincimle göz kapaklarım ağırca kapandı. Bayılmanın sınırlarında dolanan zihnimi zor bela açık tutuyor, yenilgiyi kabullenmemek adına her yolu denemeden ölmeyi istemiyordum.

Yüzüme düşen diğer iki gölgeyle hızla kapattığım gözlerimi açtım. Üç cellad misali başımda beliyor, yardıma emsal bedenimi kullanmak için pusu kuruyorlardı. Bir kere daha debelenip kaçmak için atakta bulunmuştum ki bir iki sokak arkadan duyulan polis sirenlerini işittim. Feri sönmüş gözlerim birden enerji kazanmış gibi sonuna kadar aralandı.

HÜKMÜBÂHTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang