| Bölüm 38 /GECENİN VURGUNU~

7.5K 275 189
                                    




Benim için oldukça uzun bir aradan sonra selamlar okurcanlarım!

Görüşmeyeli nasılsınız bakalım?

İyi olduğunuzu en içten dileklerimle umarak sizi bölüme alıyorum,


İyi okumalar...

_*_*_*_*_


Salaş, bombeli eteğimin altında ki bacaklarımı kıvırdığım pozisyondan çıkarıp doğrulttum. Başımı omzuma yasladığımda güneşin sıcak yelleri yüzümde vals ediyordu.

"Buraya kum dökmeyi akıl eden mühendisin götüne tek tek sokacağım bu kumun tanelerini!" Başımı omuzumdan kaldırıp elimi güneşe siper ederek Boran'a döndüm.

Birkaç gün önce beni getirdiği bu çiçek ve kum dolu sahile, hep birlikte kahvaltı yapmaya gelmiştik.

Sahil harici piknik yeri olarak düzenlenen bir bölge vardı ki burayı da sahil konseptine uydurmak için doğal kumlar ile doldurmuşlardı. Geldiğimizden beri Boran'ın sık sık tekerleği kuma saplanıyordu ve her battığında da burayı yapan mühendise saydırmayı es geçmiyordu.

Başını onaylamazca iki yana sallayıp elinde ki kahve fincanından somurtarak yudumunu aldı.

Dudaklarımdan taşan kıkırtımı çekinmeden koyverdiğimde yandan yandan sinirli gözleriyle bakıyordu.

Omuzumu silkip gülen yüzümle öpücük attım.

Pek huysuz bir adam olduğu doğruydu. Lakin benim huysuz adamımdı. Başa geleni seve seve çekmek düşüyordu bana da.

Buket ablanın zamansız tuvaleti tutunca Baran abiyle birlikte tabiri caizse tuvalet aramaya çıkmışlardı.

Bir süre daha öylesine geçi Buket ablalar gelmeyince yerde ki bitmiş kahvaltıyı toparlamaya koyuldum. Kahvaltıyı yerde yapmıştık fakat bir süre sonra Boran'ın -her ne kadar o söylemese de- belinin ağrıdığını fark edip masaya geçmiştik.

Tabaklarda kalan artıkları bir poşete biriktirip kenara ayırdıktan sonra geri kalan iki üç plastik çatal, bardağı da çöpe attım.

Toparlanan sofrayla birlikte ayaklanıp örtüyü de çırptıktan sonra işim bitmişti.

Az evvel kedi, köpek için bir kenara ayırdığım yemek poşetini yerden alıp Boran'a döndüm. Çatılı kaşlarla telefonuna bakıyordu.

"Bunları götürüp geliyorum." Seslendiğim anda bana döndü. Henüz bir şey söylemesine fırsat tanımada seri adımlarla karşı kaldırımda ki ağacın altına vardım. Poşeti bırakıp ağzını açtıktan sonra masaya döndüğümde Buket ablalar gelmişti.

"Bulabildiniz mi sonunda?" Dudaklarımı sıkarak gülmemi bastırdığımda Baran abi çok yanlış noktaya değindiğimi anlatan gözlerle bakıyordu.

"Hiç sorma Hazal'ım. Pis yelloz makyajını yapıyor diye ben ağzımdan işeyecektim neredeyse!" Gülmemeye dikkat ederek yüzümü oldukça zorlayıp ciddi ifadeye sonunda sokabildim.

"Deme ya. Kimmiş bu kadın?" Elini saçlarından geçirip bana ters ters baktı.

"Ne yapacaksın acaba Hazal! Güzel Allah'ımın verdiği aklı, tuvalet kağıdı niyetiyle kullanan bir kul işte bu da." Başımı üzülmüş edasıyla yaparak yavaşça aşağı yukarı salladım.

Gülmek mi? Kata olmazdı!

Yan gözle Boran'a baktığımda ablasının ettiği laflara göz devirip elinde ki telefonu masaya bıraktı.

HÜKMÜBÂHМесто, где живут истории. Откройте их для себя