On Dördüncü Bölüm

En başından başla
                                    

Ya bir kerede kavga etmeyelim!

"Ben başlatım öyle mi?" Derin sinirle elindeki bezi yere fırlatıp Merte doğru yürümeye başlayınca Mert'in önüne geçip "savaş yok!" dedim.

Derin tekrardan bezi yerden alıp duvarları silmeye başladı. Bende işime tekrar döndüm.

"Biricik sen suyu değiştir bende ödüllerin olduğu dolabı temizlim."
Biricik'e dur işareti yapıp "bende seninle geleyim. Viladanın suyuda değişicek." omuz silkip kovayı eline aldı.

Dans salonundan çıkıp yürümeye başladı. Biricik elindeki kovayı aniden bıraktı. "Ne oldu?" dediğimde kolunu ovalamaya başladı. "Ağır mı? Sen şu viladayı al ben bu kovayı alırım."

Kovaları su doldurup salona geldiğimizde her yer nerdeyse bitmişti. Ama biz de bitmiştik. Bide bunun akşamı var daha.

(Ecem Seven...)

Saat nerdeyse bir olmuştu. Bizimkiler yatakhaneye geldiklerinde fizik kitaplarımı alıp kütüphaneye gelmiştim. Yine arkalardan bir masa seçip oturdum. Bu saate burda olmamız yasaktı. Ama ben...

Ders kitabımdan notlar alıp deftere yazdım. Defterdeki son notlarımızıda tekrar ettikten sonra test kitabımı aldım. Her zamanki gibi yanlışlar havalarda uçuyordu. Yok yani çalışıyorum ama olmuyor. Ya verimli çalışmıyorum ya da ben malım.

Test kitabımdaki yanlışlada baktıkça moralim bozulmaya başladım. Kitaplarımı yere atmak için hazırlanırken birden kitabı birisi elimden çekti. "Yine yanlışlarla dolu bir test" kitabı indirdiğinde yüzü ortaya çıktı. Bu Mete, yine. Tamizlik işini bitireli iki saat olmuştu. Bu niye hala ayakta?

"Dışarda olman yasak." Onun dediği tek kelimeyi bile umursamadım. Aklımdan sadece şu çümle geçiyordu...

Acaba beni çalıştırır mı?

Sandalyenin birine çöktü "annem bunu öğrenirse..." sözünü kesme zorunda kaldım. Bunu istediğime inanamıyorum. "Domuzlar uçmayı öğrenmiş biliyor musun?" dedim. Küçük bir gülümseme takındım. Gözlerime bakıp "Eşekler ağaca çıktığında." Lanet olsun? Sandalyeden kalkmaya çalışınca onu bileğinden kavrayıp  yine oturttum. "Bak bu fiziğin anasını ağlatmak istiyorum. O yüzden..." bu sefer onu tutamadan sandalyeden ayağa kalkıp arkasını döndü.

Sinirle kitaplarımı toplayıp "Sana kalmadım. Bende Arda'dan isterim."

Olduğu yerde kaldı.

"Arda kim?" bana döndü. Kitaplarımı kucağıma alıp "kimse kim. Boşversene ben buldum kendime ders hocası. Hadi üç saat sonra görüşürüz." çantamı sırtıma alıp kitaplarımı düşmesinler diye sıkıca kavradım. Ona ihtiyacım yok. Ben başkasıyla çalışırım.

Kütüphanenin kapısına geldiğimde "Belkide ağaca çoktan çıktılar." kapı kolu eğer kapıya monte edilmiş olmasaydı yere düşüp bin parça olmuştu şimdiye. Arkamı dömüp "Efendim?" dedim. Belkide yanlış anlamışımdır?

"Eşekler diyorum. Belkide ağaca çıkmayı öğrenmişlerdir?" işte bunu hiç beklemiyordum. "Bilmem, öğrenmişler midir dersin?" Elini cebine sokup " ben öğrenmişler derim." Hadi ordan! Kabul mu ediyor?

"Çalışıcaz yani?" Masaya yaslanıp kollarını göğsünde bağladı. "Onu bunu bırak da Arda kim? Sen onu söyle." kitaplarım kollarıma baskı yapınca masaya gidip kitapları bıraktım. "Kantinde tanıştığım çocuk da sen niye takıldın Arda'ya?"
Masadan uzaklaşıp "tanıdığım bir Arda var, acaba o mu? diye düşündüm ." kitapları kucağıma alıp "git uyu. İki saat elli iki dakika sonra uyanıcaksın."

Kolej Savaşçıları [Tamamlandı] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin