23. Bölüm

829 86 11
                                    

Satırlar arası güzel yorumlarınızı ve oylarınızı heyecanla bekliyorum. Profilimi takip ederseniz çok sevinirim.

☆☆☆☆☆☆


'Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.' derken o kadar çok haklıymış ki atalarımız... Ne söyleseler çıkıyor. Acaba geleceği nasıl tahmin ettiler? Zira içinde bulunduğum durumla birebir alakalı onlarca söz sayabilirim burada. Ama gerek yok. Sanırım sizde çoktan anlamışsınızdır.

Ben, Aksel Aras'ın piyonuydum. Son hamleyi yapacağı küçük bir taş... Fakat o ataktan sonra istediğine ulaşacaktı. Eski servetine kavuşup yeniden veliahtlığa devam edecekti. Tabii başarmasını sağlayan asıl şeyi rastgele bir kenara savurduktan sonra... Kendimi kullanılıyor gibi hissediyordum. Ve bu düşüncelerimde de yanılmıyordum. Belki bedenim, belki ruhum, belki de ikisinin harmanlanmış hali olan kalbimden faydalandıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edecekti hayatına. Bende öylece kalacaktım ortada. 

Peki neden buna müsaade ediyordum?

 Aptal olduğum için mi? Yoksa sürtüğün tekine benzediğimden mi?

İkisininde cevabı hayır. Ne salak, ne de kaltaktım. Sadece biraz, kısa bir süreliğine de olsa ilgi görmek istiyordum. Bu ergence gelebilirdi. Zaten o dönemlerimi de kolay atlatamamıştım. Depresyona girip odamdan çıkmadığım zamanları hatırlıyorum. Saatlerce ağladığım, sonrada o halde kalkıp makyaj yaptığım... Hep güçlü olmaya çalışmıştım. Bunun yolunun da arsız ve yüzsüz bir kız olmaktan geçtiğini farkındaydım. Hiçbir şeyden utanmamış ve özgürce yaşamak için uğraşmıştım. Fakat önümde bazı engeller vardı. Üvey kardeşlerim ve üvey annem... Ne yapmak istesem izin vermeyerek üzerimde ağır bir baskı uygulamaya çalışıyorlardı. Baran hariç, diğer ikisinin bunu koruma amaçlı yapmadığından adım kadar emindim. Canımı sıkmak istiyorlardı. Her defasında annemin bizi terk edip gittiğini suratıma çarparak üzülmem için uğraşıyorlardı. Doğal olarak bende evde görmediğim sevgiyi halen sokakta ya da diğer insanlarda arıyordum. Değerli olduğumu hissetmeye ihtiyacım vardı. Bende bir insandım sonuçta.

Bu yüzdende Aksel'e göz yumuyordum.

Lakin bu durum gerçekten yavaş yavaş yıpranmama sebep olmaya başlamıştı. Tamam, Aksel bana karşı yakın davranıp çok güzel hissettiriyordu ama... Yine de bir gün gideceği gerçeği ağır geliyordu. O da annem gibi bırakacaktı beni. Yani, öyle hissediyordum. Belki de söylediklerinde gayet samimiydi. Bilmiyorum... Umarım öyledir.

Şimdiyse beni holdinge bıraktıktan sonra içeri girip Mirza Bey'in odasının olduğu kata çıktım. Dakikalardır kapıda bekliyorum. Açıkçası biraz korkuyorum da. Çünkü eğer bu işi biterse, Aksel'i de erkenden kaybederim. Bari biraz daha zaman geçirseydik... Endişeden içeri giremiyorum. Ama korkunun ecele faydası yok. En iyisi daha fazla gecikmemek. Yoksa ağzıma sıçar benim.

Kapıyı tıklattım. Fakat bir ses gelmedi içeriden. Bu yüzden yavaş adımlarla odaya girdim. Masasında değildi. Büyük olan odanın diğer tarafındaki koltuklara bak-

Oha!

Ağzımdan çıkan cırlamaya engel olamazken elimle dudaklarımı kapattım ve hızla arkama döndüm. Alt kattaki danışmada çalışan Mısra'yla çıplak bir şekilde altı üstlü... Tövbe tövbe.

"Minel!" diye gürledi Mirza Bey.

"Vallahi bir şey görmedim." 

Mısra'da paniklemişti. Birkaç saniye sonra kafamı hafif açıyla onlara çevirdiğimde patronum gömleğini giyiyor, Mısra'ysa tişörtünü üstüne geçiriyordu. Fakat yanakları kıpkırmızı olmuştu. Utanmıştı sanırım... Zaten buraya ilk geldiğim günde Mirza Bey'i öve öve bitirememişti. Bir şeyler hissettiğini o an anlamıştım ama 'Masum girl' olduğunu zannedip böyle bir şeyi hiç düşünmemiştim.

"Bana bak Minel, kimseye söylemeyeceksin tamam mı?!"

"Hı hı..." diye mırıldandım. 

"İyi, git muhasebeden çıkışını yaptır." diye homurdandı. "Kovuldun!"

Pekala... Az önce gördüklerimi koz olarak kullanma zamanıydı şimdi. 

"Tamam, gideyim de dedikodu yapayım biraz." derken imayla ikisini işaret etmiştim. Patroncuğum şaşkınlıkla ağzını açtı ama tam bir şey söyleyecekken sıkıntıyla oflayıp geri kapattı.

Kendimi tehditle işe aldırmıştım.

Şimdi de tehditle devam ediyordum.

Var ya... Mükemmelim ben.

"Tamam ama bir daha asla geç kalmıyorsun!"

Ay canım bu da kızla fingirdeşmiş işte ben gelene kadar. Daha ne istiyor ki?

Mısra ikimize de çekinirmişcesine bakarken eşyalarını alarak mahcup kalmış bir şekilde odadan çıktı. Hemen ardından Mirza Bey sesli bir küfür savurarak "Önemli bir işim var. Şerafettin piçi de az önce arayıp görüşmemiz gerektiğini söyledi. Mecburen benim adıma tek başına gideceksin yanına." dedi.

Ne? Bir dakika...

Ben o tecavüzcü kılıklı herifle mi buluşacaktım?!

Hemde yalnızken...

"Korkma tamam mı? En ufak bir şeyde hemen beni arıyorsun. Eğer asılmaya falan kalkarsa da yumruğu patlat suratına. Güveniyorum sana."

"Şey aslın-"

"Minel çok acil bir şey olmasa seni göndermezdim. Benim çıkmam lazım tamam mı?"

Aman bu kadar panik yaptığı da essahtan bir şey olsa... Kızın peşinden gideceğini bilmiyoruz sanki. Gözleri abayı yakmışçasına bakıyordu ona. Neyse, en azından tatlı bir şeydi Mısra. Birde şu dizilerdeki gibi kaknem suratlı olsaydı hiç uğraşılmazdı. 

Mecburen kabul etmek zorunda kalmıştım. Anasını satayım, Eros onların aşkı için yaptığım şu şeyi görseydi okunu bana devrederdi.



Bölüm nasıldı?

Yorumlarınızı ve görüşlerinizi belirtirseniz çok sevinirim. Profilimi takip etmeyi unutmayın.

İnstagram Hesabım: aleynaozgul1

her yıldız bir gün söner.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin