10. Bölüm

1.4K 147 20
                                    

Satırlar arası güzel yorumlarınızı ve oylarınızı heyecanla bekliyorum. Profilimi takip ederseniz çok sevinirim.

☆☆☆☆☆


MİNEL'İN ANLATIMINDAN...

"Her sabah ben gelmeden önce şekerli Türk kahvemi hazırlayacaksın. İlk işin günün programını özet geçmek olacak. Ajanda elinde, toplantılarımı falan sen ayarlayacaksın. Tabii bazılarına birlikte katılacağız. Bu yüzden nadirde olsa şehir dışına çıkabiliriz. Ayrıca her toplantıdan önce taslakları da kontrol edeceksin. Telefonlarımı açıp, maillerimi okuyacaksın. Bazı günler geç saatlere kadar çalışabiliriz. Ben genellikle evi home ofis şeklinde kullanmayı sevmem ama yine de adresimi öğren. İşe gelmeyeceğim zamanlarda bana getirmen gereken önemli belgeler olabilir. Ve son olarak... Sarı saçları sevmiyorum. Hakkımda aptal sarışının tekini kendine asistan olarak bulmuş dedirtmem. Bu yüzden git saçlarını boyat."

En başından beri ciddiyetle dinlerken son cümleleri sinirimi bozmuştu. Bir kere benim saçlarım doğaldı ve kesinlikle kimyasal süremezdim! "Tabii ki de hayır!"

"Şunu eklemeyi unuttum sanırım. Emirlerime karşı çıkılmasından hiç ama hiç hoşlanmam!"

Hı hı...

Masasına otururken "Kahvemi getir!" Diye emretti. "Seri ol biraz. Yavaş insanları sevmem!"

Aman bir şeyi de beğense şaşardım! Resmen öküzün tekiydi. Umursamamaya çalışarak hızlı adımlarla odadan çıkıp kat sorumlusu olduğunu öğrendiğim Meryem'in yanında aldım soluğu. Dün geldiğimde danışmada bekleyen Mısra'nın ablasıymış ve uzun yıllardır burada çalışıyormuş.

"Mirza Bey kahve istiyor. Nerede yapabilirim?"

"Koridorun sonunda, sağdan dördüncü oda. Çay ocağı."

Ona teşekkür etme fırsatım bile olmamıştı. Koşarak tarif ettiği yeri bulup kahve yapmak için şekeri aramaya başladım. Dolaplarda bulamayınca tam Meryem'in yanına geri gidip soracaktım ki tezgahta durduğunu gördüm. Panikten elim ayağıma dolaşmıştı. Kör gibi koskoca şekerliği görmemiştim. Hayır anlamıyorum ben onun asistanı mıyım, hizmetçisi miyim belli değil! Acaba içine mi tükürsem? Yok ya, şimdi biri falan görür... Boşu boşuna mis gibi işten kovulmayım.

Kahveyi fincan koyup yine koşarak Mirza Bey'in odasının önüne geldim. Topuklu ayakkabıların üzerinde parende bile atabilecek bir yeteneğe sahiptim. Onlar benim vazgeçilmezlerimdi. Derin bir nefes alıp kapıyı tıklatarak içeri girdim. Mirza Bey, masasına yaslanmış arkası dönük bir şekilde elindeki evrakları inceliyordu. Yanına götürüp fincanı uzatacaktım ki birden bana dönmesiyle ayağımın takılması ve sıcak kahvenin olduğu gibi üzerine boşalması bir oldu.

Allah beni alsın ya!

"Ah!"

O hızla geri çekilirken bende ne yaptığımı bilmez bir şekilde bardağı tamamen bıraktım ve gömleğine üflemeye başladım. "Çok özür dilerim... Ay ben ne sakar kızım ya! Kusura bakmayın Mirza Bey. Canınız yanıyor mu? Üf, üf!"

"Çekil şuradan aptal, sakar ve geveze sarışın!" Derken beni kendinden uzaklaştırdıktan sonra gömleğinin düğmelerini açıp üzerinden çıkardı ve koltuğa fırlattı. "Şu dolapta yedeği olacaktı. Git getir!"

Emrine hemen uyup gösterdiği dolabın kapağını açtım. Dediği gömleği ararken kenarda bir kasa olduğunu fark ettim. Bir dakika... Aksel'in dediği belgeler burada kilitli olabilirdi! Ve benim acilen anahtarını bulmam gerekiyordu. Eski tip olduğu için şifresi yoktu.

her yıldız bir gün söner.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin