20. Bölüm

1K 96 42
                                    

Satırlar arası güzel yorumlarınızı ve oylarınızı heyecanla bekliyorum. Profilimi takip ederseniz çok sevinirim.

☆☆☆☆☆


Ertesi sabah işe geç kalmamak için erkenden kalktım. Dün gece neredeyse sabaha kadar Aksel'le mesajlaşmıştım fakat uykum falan yoktu. Aksine ilk defa böyle enerjik başlamıştım güne. Üzerimi giyip makyajımı ve saçımı yaptıktan sonra hemen aşağı indim. İş başına daha iki saat falan vardı. Zaten buradan giderken ki mesafe epey bir uzundu. Bu yüzden son bir saati Aksel'le geçirecektik. Beraber kahvaltı yaptıktan sonra bırakacaktı beni şirkete. 

Evden çıkar çıkmaz kapının önünde bekleyen sevgilim öküzlüğünü konuşturarak havalı bir şekilde gözlüklerini çıkardı ve kapımı dahi açmadan arabaya bindi. Son model Mercedes'le başlarda mahallenin dikkatini çekse de eskisi kadar şaşırmıyorlardı artık. Zaten arabada Buğra'nındı. Dostlukları gerçekten imrendirecek kadar kuvvetliydi. Her şeylerini paylaşıyorlardı. Öyle ki anahtarlarını bile hiç düşünmeden emanet edebiliyordu.

"Günaydın." diyerek arabaya bindiğimde çalıştırdıktan sonra aynı şekilde karşılık verip sürmeye başladı. Arkama yaslanırken yüzünü inceliyordum. İnanılır gibi değildi çünkü. Daha düne kadar dergilerde boy boy fotoğraflarını gördüğüm adam bu gün yoksul bir kenar mahallesine kadar düşmüş ve benim gibi bir kızla sevgili olmuştu. Ne demişler... Neydim değil, ne olacağım diyeceksin. Herkes koltuğunda kalıcı değil. Bu gün mükemmel bir hayatı olan insanı yarın kim bilir neler bekler... Bu yüzden annem olacak kadının kocasından kalan para bittiğinde geri döneceğinden adım kadar emindim. Ama affetmeyeceğim.Beni böyle bir hayata mahkum bıraktığı için suratına bile bakmayı düşünmüyordum. Gitmeseydi normal bir hayatım olabilirdi. Ama şimdi... Piçin tekinin gönül eğlendirip kullandığı bir kızdan başkası değildim. Bunu farkındaydım. Lakin karşı çıkıp engel olmuyordum. Yaptığım şey sizin düşündüğünüzün aksine aptallık değil, bıkmışlıktı. Bir umut gerçekten sevse beni... O zaman belki mutlu olabilir ve şu lanet olasıca yalnızlık hissinden kurtulabilirdim.

"Eee nereye gidiyoruz?" diye sorduğumda "Harika bir yer biliyorum kahvaltı için." diye cevapladı. Bende kafamı arkaya yaslayıp onu seyretmeye başladım. Ponçik bir sevgili veya romantik bir ilişki beklemiyordum elbette ki. Ama ne biliyim... Biraz daha kibarlaşsa hiç fena olmazdı tabii.

"Minel... Yanında fondöten var mı?"

"Ha?"

Birden sorunca şaşırmıştım. Ne yapacaktı ki?

"Kapatıcı diyorum... Varsa şu yaraların üzerine sür de belli olmasın. Şerefsiz fena vurdu."

Gülsem mi üzülsem mi bilmezken çantamdaki makyaj malzemelerim arasında bulduğum fondöteni parmağının ucuna döktüm ve yavaşça yüzüne sürmeye başladım. Acıtmaktan korkuyordum. Bir yandan da yolu görmesine engel olmamak için uğraşıyordum. Çünkü neredeyse dudak dudağaydık. İşim bittiğinde geri çekilecektim ki aramızdaki mesafeyi kapattı. Resmen araba sürerken beni öpüyordu. Hızla ondan ayrıldım.

"Aksel direksiyondasın!"

Muzipçe gülerken "Dayanamadım ama..." Dediğinde hemencecik yanağını öptüm. Bu yeterliydi bence.

Aradan on - on beş dakika geçtiğinde sahil kenarındaki lüks restoranlardan birine gelmiştik. Anlaşılan Buğra'dan iyi para yürütmüştü. Çünkü normal insanlar buradan bulaşıkları yıkamadan asla çıkamazlardı. Vallahi öyle bir şey olursa kılımı bile kıpırdatmazdım. Tırnaklarıma yeni manikür yaptırmıştım zaten. Kuaföre bile zam gelmişti anasını satayım.

her yıldız bir gün söner.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin