"Serhan!" dedim korkuyla. "Ödümü patlattın."

Yüzünde ki sinirli ifadesini bozmadan "O herif kimdi?"

"Arkadaşım." dedim ve yanından geçerek kapıya yöneldim. "Ne işin var senin burada?"

Kapıyı anahtarımla açtıktan sonra içeriye girdim. Serhanda beni takip ederek, arkamızdan dış kapıyı kapattı.

"Nereye gittiniz?" dedi. Ses tonundan fazlasıyla sinirli olduğunu anlayabiliyordum fakat bu sinirinin sebebini anlamış değildim.

"Serhan bundan sana ne? Benim sana açıklama yapma gibi bir zorunluluğum yok!" diye bağırdım. "Düş artık yakamdan."

"Nereye gittiniz dedim." diye kükredi. Şaşkın gözlerle ona baktım. "Be-beni yemeğe götürdü."

Sinirle gülmeye başladı. "Demek yemeğe götürdü?" dedi ve çok geçmeden gülüşü kayboldu. "Ondan hoşlanıyor musun?"

"Bu seni ilgilendirmez!" dedim. Oğuzdan hoşlanmıyordum. Böyle bir şey söz konusu olamazdı. O benim yakın arkadaşlarımdan biriydi.

"Ondan hoşlanıyorsun!" dedi ölümcül bir ses tonuyla. Hızlı adımlarla yanıma geldi ve kolumu sert bir şekilde kavradı. "Ondan hoşlanamazsın!"

"Neden?"

Canımı yakıyordu ama farkında bile değildi. Sinirden öylesine gözü dönmüştü ki!

"Çünkü sen beni seviyorsun!" diye bağırdı.

Gülümsedim. "Yanılıyorsun Serhan." dedim. "Ben senden vazgeçeli çok oldu."

Kolumda ki baskı azaldı. Serhan afalladı ve kolumu bırakarak bir iki adım geriye adım attı. "Senin istediğinde bu değil miydi zaten?"

"Ben-" dedi ve sustu. "Ben gitsem iyi olacak."

Yutkundum. "Bence de..." dedim.

Serhanın son kez hüzün ve yenilmiş gözlerle bana baktıktan sonra kapıdan çıkarak evi terk etti.

"Onun istediği buydu Beren, unutma!" dedim kendi kendime.

Gözlerimin dolduğunu hissettiğimde başımı iki yana salladım. "Hayır, Serhan için ağlamayacaksın. Asla!"

Kendime bir söz vermiştim ve o sözü asla bozmayacaktım. Asla!

-

BURÇİN MERCAN

"Nihayet seni hastaneye getirdim." dedi Sarp. "Ne inatçı bir kadınsın sen!"

"Ben iyiyim!" dedim ve gözlerimi kısarak Sarpı süzdüm. "Hem beni düşünüyormuş gibi neden yapıyorsun ki?"

"Canım öyle istiyor."

"Kendine eğlence arıyorsun ama ben senin eğleneceğin türden bir kadın değilim!" dediğimde gür bir kahkaha attı. "Evet, değilsin güzelim. Sen benim evleneceğim türden bir kadınsın!"

Gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Ev-evlenmek mi?"

"Tabi ki, hatta bu akşam sana evlenme teklifi etmeyi düşünüyordum ama sürpriz artık bozuldu." dediğinde şaşkınlıkla ona baktım.

Sarpla evlenmek mi? Onunla evleneceğime kendimi camdan atardım daha iyiydi!

Sarp şaşkın ifademi gördüğünde tekrardan kahkahalarla gülmeye başladı. "Ne kadar da aptalsın!" dedi.

Kaşlarımı çatarak önüme döndüm. "Sensin aptal! Benimle dalga geçiyor bir de!"

"Çok eğlendim ama." dedi. "Yüz ifadeni görmeliydin."

"Sarp , sizi şöyle alayım." Ela hanım eliyle odasını gösterdiğinde hızla ayağa kalkarak odaya girdim. Sarp ve Ela hanımda arkamdan girdi.

Koltuğa gergin bir şekilde oturdum. Haftalardır neden bu halde olduğumu öğrenmek istiyordum.    

"Burçinin nesi var Ela?" dedi Sarp tüm ciddiyetiyle. Az önce ki eğlenen halinden eser yoktu.

Ela hanımın suratı anında düştü. "Burçin iki haftalık hamile Sarp. Hayırlı olsun." dediğinde şaşkınlıkla Ela hanıma baktım. "Şakanın sırası değil Ela!" dedi Sarp.

"Ben de şaka olmasını isterdim Sarp!" dedi Ela hanım kızgın bir ses tonuyla. "Ama maalesef ki doğru."

"Ben hamile olamam." dedim şaşkınlıkla. "Bir yanlışlık var, ben hamile olamam."

Olamazdı! Hamile olamazdım. Sarpın çocuğunu karnımda taşıyor olamazdım!

-

BÖLÜM SONU

Bu bölümün biraz kısa olduğunun farkındayım ama üç karakterinde hayatlarında neler olup bittiğini anlatmak istedim. Bir daha ki bölümü uzun yazacağım, merak etmeyin.

Umarım bölümü beğenmişsinidir.

*oy vermeyi ve düşüncelerinizi yoruma bırakmayı unutmayın.

Bir dahaki bölümde görüşmek üzere :)

OLANAKSIZ  #wattys2019Where stories live. Discover now