Bölüm 5: ~Tehlike Çanları~

Start from the beginning
                                    

"Emre!" dedi dudaklarının arasından. Bakışları yine birleştirdiği ellerine kaydı. Berdan, kısa bir duraksamanın ardından, "Hangi Emre?" diye sordu. Sol gözü seğirdi. Sıktığı dişleri yanaklarının titremesine neden olurken, gözlerini kocaman araladı. "Hekimlerin Emre mi?" dedi, kızın evet demesini istemeden.. Eğer evet derse, yapacaklarından kendi bile korkuyordu.. Ve beklenen oldu..

"Evet, o!" dedi titreyen sesini gizleme gereği bile duymadan. Kalabalıktan çıt sesi dahi çıkmıyordu. Meltem, babasının suskunluğunun ardına gizlediği öfkesini çok iyi bildiğinden dolayı hemen ayaklandı. Adamın ellerini kavradı.

"Baba yemin ederim ben tek kelime etmedim. Geçen ay ki davetten sonra numaramı nasıl bulmuşsa bulmuş. Bir kere konuştum o da numarayı bilmediğimden dolayı. En son yemeğe götürmek istediğini mesaj atmıştı. Gelirsin belki diye konum atıyorum diye yazmıştı mesajında. Yemin ederim gitmedim. Cevap bile vermedim."

Genç kızın soluksuz kurduğu cümlenin ardından Berat, sinirle öne doğru atıldı. "Sen bunu nasıl gizlersin Meltem?" diye bağırdı tok sesiyle.

"Abi.." diye inleyen genç kız, yalvarırcasına baksa da nafileydi. Genç adam ellerini saçlarının arasından geçirip çekiştirdi. "Ne abisi Meltem, ne abisi? Hadi babamdan çekindin! Ben ne güne duruyorum ulan!"

Adamın öfkesi gözüne perde gibi inmişti. O adi herifle olan husumetini bilmeyen yoktu. Aslında ilk husumeti Yiğit ile başlamıştı, Emre Hekimoğlu'nun.. İki adamın ortak noktası ise şüphesiz Meltem'di ve bunu çok iyi bilen Hekimoğlu, kaleyi içten fethetmek istemişti.. Meltem'in korkuyla aralanan gözleri Yiğit'e kaydı. Karşılaştığı manzara pekte iç açıcı değildi. Şuan elinin altında kim olsa parçalayacak gibi duruyordu.

"İşte bu yüzden demedim!" dedi genç kız ilk kez sesini yükselterek. "İstemiyorum! Başınız derde girsin istemiyorum! Anlasanıza, kan dökülsün istemiyorum!"

"Bir kan dökülecekse o bizden olmaz! Bunu hala öğrenemedin mi?" Yiğit'in keskin sesi araya girdiğinde genç adam cevap bekleyen o bakışlarını saniye kızın üzerinden ayırmıyordu. Bu saatten sonra feriştahı gelse, onu engelleyip susturamazdı. Meltem sessizliğini korurken, "Sana konum attı demek?" diye sordu, sanki cevabı tekrar duymaya ihtiyacı varmış gibi. Sesinde hafif bir iğneleyici bir ifade gizliydi. Bunu aldırış etmemeye gayret etti. "Evet, burasıydı.." diye mırıldandı genç kız.

"Amca!" dedi Yiğit öne çıkarak.. Berdan ardında kalan adama çevirdi bakışlarını. Beklediği hamle gelmişti. "İznin olursa.." dediği anda Berdan'ın parmağı uyarı niteliğinde havalandı.

"Sağ istiyorum!"

Adamın sağdan kastının konuşabilir olmasıydı. Bunu çok iyi bilen genç adam hafifçe güldü. "Eyvallah!" dedi, başını kabul edercesine eğdi. "Hayır!" diye araya girdi Meltem. "Hayır, gidemezsin!"

Herkes gibi Yiğit'te gelen itiraza şaşırmıştı. Dudaklarına alaylı bir kıvrım bıraktı. "İzin alacak değilim!" dedi. "Ayrıca bu benim meselem! Sen yeterince belaya bulaştın!" diye çıkıştı. Berdan hak verircesine başını salladı ve kızına çevirdi kısık gözlerini.

"Çocuk haklı!" dedi ilk defa Yiğit'e hak verirken. Kızının güzel bir derse ihtiyacı vardı. Belki buralardan uzaklaşınca aklı başına gelirdi. Yani Berdan'a göre öyleydi. Aldığı hızlı kararla elini kaldırıp kıza doğru salladı. "Yarından sonra abinle Mardin'e gideceksin!"

"Ne?" Meltem, kocaman araladığı gözleriyle babasının ciddi olup olmadığına baktı. Adamdan her zamanki gibi ciddilik akıyordu. Bu karar sadece Meltem'i etkilemezken, bu sefer sessiz kaldı Yiğit. Onun için Mardin'e gitmesinin önemi yoktu. En fazla o da düşerdi peşine.. Hoş, ortamda itiraz edecek birisi vardı bu duruma.. Berdan Özçakır gibi bir adama itiraz edecek, ona diklenmeye cesaret edecek, bir tek kanı vardı. Her ne kadar sessiz kalsa da, Yiğit çok emindi birazdan o suskunluğunun bozulacağına..

SEVDANA GÖNÜL VERDİMWhere stories live. Discover now