Bölüm 5: ~Tehlike Çanları~

Start from the beginning
                                    

"Sana bir kere soracağım!" diyen babasının sert sesiyle ürperdi. Bakışlarını kaldırmadan başını hafifçe kıpırdattı.

"Mekanı sana kim önerdi?"

"Kimse!" dedi hiç düşünmeden. Bakışlarını bir türlü babasına çeviremiyordu. Kucağında birleştirdiği parmaklarına bakıyor, akmaya meyilli olan gözyaşlarını güçlükle bastırıyordu. Kendi dahil, bütün sevdiklerinin canını tehlikeye atmıştı. Tam anlamıyla rezillikti yaşadığı şu durum. Başka bir izahı olamazdı. Üstelik sadece babası da yoktu karşısında..

"Gözlerime bak Meltem!" Adamın bu sefer ki sesi emrediciydi. İrkilerek bakışlarını kaldırmaya çalıştı. Babasının bakışları fazlasıyla korkunçtu. Tekrar kaçırmak istedi ama adam buna izin vermeden sorusunu tekrar yeniledi.

"Mekanı sana kim önerdi?" İlk sorusuna nazaran daha keskindi soruşu. Sabrının son saniyelerinde olduğunu belli ediyordu. Meltem bunu çok iyi alıyordu. Lakin, söylemezdi.. Başlarına gelen o belanın kapısını açamazdı. Daha ne kadar açabilirsin ki dedi iç sesi.. Tuttuğu nefesini bıraktı. Kısa bir sürelik sessizliğin ardından, "Okulda konuşurlarken duydum." dedi, çatallı sesiyle. Boynunu büktü. "Keyifli, rahat bir yer dediler.." diye ekledi fısıltıyla..

Kime göre keyifli olduğu tartışılırdı.. Yiğit, kızın söyledikleriyle gözlerini kapattı. Ciğerlerine aldığı nefes fazlasıyla canını yakıyordu. Daha fazla bu sahneyi izlemeyecekti. Açılan gözleri o kadar keskindi ki, birazdan nelerin olacağını alenen belli ediyordu.

"Sakın!" dedi yanından uyarıcı bir ses! Cihan Soydan, oğlunun ne yapacağını çok iyi biliyordu. Tek kaşı havalandı. "Sen karışmıyorsun!" dedi üzerine basa basa.

"Ne demek karışma baba?" diye söylendi kapalı dişlerinin ardından. Cihan gerekli yanıtı bakışlarıyla verirken, Yiğit kasılan çenesini sıvazladı. "Yalan söylüyor!" diye mırıldandı. Gözü ansızın Meltem'in gözleriyle kesişti. Gerçekleri itiraf et dercesine baksa da, genç kız hemen son verdi o bakışlara.

"Ne yalanı?" diye mırıldandı Cihan merakla. "Meltem, birilerinden duyma lafla iş yapar mı baba? Yapma gözünü seveyim!" dedi sabır çekerek. Baba oğulun kendi aralarındaki fısıldaşma Berdan'ın tok sesiyle kesildi.

"Kim konuşuyordu?" diye sordu Berdan bu sefer, kuşkulu bakışlarıyla. Kızı onu aptal yerine koymaya çalıyordu. Bir şeyler sakladığı apaçık ortadaydı. Oynadığı oyuna bu sefer ayak uydurmayacaktı. Yalan söylemekten nefret ettiği kadar hiçbir şeyden nefret etmeyen Meltem, son bir gayretle, "İşte öyle.. Kızlar falan.." diye geveledi.

Berdan, dilini dişleriyle ezdi. "Ben senin babanım dimi Meltem?" diye sordu. Sorunun şaşkınlığına afalladı genç kız. O nasıl soruydu öyle? Evet, anlamında başını salladı titrekçe. Gözlerini kısarak, oturduğu yerde öne doğru eğildi. Suratını kızıyla aynı hizaya getiren adam, dudaklarına alayla karışık bir kıvrım bıraktı.

"Kızımın, hiç kimsenin konuşmasına kulak misafiri olmayacağını, iki kişinin lafıyla yola çıkmayacağını bilmeyecek kadar sorumsuz bir baba mıyım? Ha babası? Söyle bakalım.."

Taş kesilen bedeninde dudakları hafifçe aralandı. Bütün gözler üzerindeyken, bu sorguyu sağ salim cevaplayıp atlatması imkansızdı. Bakışları yardım dilenircesine abisine kaydı. Berat, göz kapaklarını dahi kırpmadan kardeşinin yanıtını bekliyordu. Tek kaşı havalandı. Söyle artık dercesine bağırıyordu surat ifadesi.. Derken, babası oturduğu yerden öyle bir kalktı ki, altındaki sandalye devrildi. "Sana bu lanet olası mekanı kim önerdi?" dedi ortalığı inleten sesiyle.. Artık kaçış yollarının kapalı olduğuna kanaat getiren Meltem, kabullenişiyle yutkundu.

SEVDANA GÖNÜL VERDİMWhere stories live. Discover now